Alıç bitkisinin kalp hastalıklarındaki olumlu etkilerinden daha önce de bahsetmiştim, hatırlarsanız. 2008 yılından yapılan bir değerlendirme çalışması da bu etkileri doğruluyor. Alıç yaprakları, çiçekleri ve meyvelerinden hazırlanan ilaç formülasyonlarının Almanya gibi bazı Avrupa ülkelerinde reçeteli ilaç olarak önerildiği, Amerika Birleşik Devletlerinde ise en çok satılan bitkisel ürünler sıralamasında üst sıralarda yer aldığı bildirilmektedir. Yapılan çalışmalar, alıç ekstrelerinin New York Kalp Birliğinin (NYHA) “İkinci derece kalp yetmezliği” tedavisinde etkili olduğunu ortaya koymaktadır.
2008 tarihli yeni bir çalışmada, şimdiye kadar yapılmış ve farklı alıç formülasyonlarının, farklı süreler ile (3 -26 hafta arası) uygulanması ile kronik kalp yetmezliği hastaları üzerindeki etkisinin incelendiği bilimsel nitelikte klinik çalışmalar değerlendirmeye alınmış (meta analiz). Toplam 1100 hastada yürütülen ve standardize edilmiş (prosiyanidinler) alıç formülasyonlarının kullanıldığı 14 klinik çalışmanın sonuçları iki ayrı uzman tarafından tamamen bağımsız olarak değerlendirilmiş. Çalışmaların sonucunda alıç formülasyonlarının idrar artırıcı ilaçlar (4 çalışma) veya tansiyon düşürücü ilaçlar (ACE inhibitörleri) (3 çalışma) ile birlikte uygulanması ile boş ilaç verilen hastalara göre istatiksel olarak daha belirgin şekilde bir yararı bulunduğu göze çarpmaktadır.
Vurgulanan bir diğer önemli husus ise bu bitkinin son derece güvenilir olduğu, herhangi bir risk olasılığının son derece düşük olduğu. Bir çalışmada kalp yetmezliği hastalarının kullandığı digoksin gibi ilaçlar ile herhangi bir etkileşmesi bulunmadığı bildirilmektedir. Hayvan deneylerinin sonuçlarına bakılarak kan sulandırıcı ve tansiyon düşürücü bazı ilaçlar ile olası bir etkileşmeye dikkat çekilmesine karşılık bu konuda doğrulayıcı klinik çalışma bulunmamaktadır. Sonuç olarak, kalp yetmezliği hastalarının tedavisine destek olmak üzere ilaçlar ile birlikte alıç formülasyonlarının kullanılması önerilmektedir.
Organik gıdaların yararı üzerine
Geçen hafta Star Cumartesi ekinde sevgili Y. Durukan’ın haberi üzerine bir konuya biraz açıklık getirmek istiyorum. Haberde Sakarya Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümünde yapılan bir çalışmada organik tarım ile üretilen bitkilerde glutatyonun düşük oranda bulunmasına karşılık, kimyasal gübre ve ilaçlama ile üretilen sebzelerde glutatyonun yüksek bulunduğu bildiriliyordu. Bu deneysel sonuç ile ilgili görüşü alınan dernek yetkilisi ise “tek bir araştırmayla genel yargılara varmanın çok sağlıklı olmadığı” şeklinde bir beyanda bulunmuş. Yetkilinin bu ifadesi kafanızı karıştırmış olabilir; “Organik tarım yararlı mı, zararlı mı?”
Dernek yetkilisinin ifadesi sizleri glutatyon hakkında zararlı bir madde gibi yanlış fikre sürüklemiş olabilir. Aslına glutatyon, vücudumuzun savunmasında rol oynayan ve bilhassa karaciğerde sentezlenen önemli antioksidan silahlardan biri. Bu konuda benim yaptığım açıklamayı dikkata almanız doğru olacaktır. Çünkü yukarıdaki bilimsel çalışmanın sonuçlarının organik tarım ile üretilen gıdaların yararlarının değerlendirilmesinde hiç bir katkısı bulunmuyor. İnsanlar gibi bitkiler de dışarıdan stres etkenlerine karşı kendini koruyucu maddeler üretiler. Dolayısıyla sizin kimyasal ilaçlama ve gübreleme yaptığınız bitkinin kendini korumak için bazı maddeler üretmesi normal bir olay. Buna karşılık ihtimam ile baktığınız organik tarımla üretilen bitkilerde “stres etkeni” olmadığından bu maddeler aşırı miktarda üretilmiyor. Zaten ağızdan alınan “glutatyon”un hiç bir yararı bulunmadığı da deneysel olarak gösterilmiş. Vücudumuzun kendi glutatyonunu üretmesi için ağızda verilen N-asetil sistein ya da sistein haplarının etkili olduğu biliniyor. Bu tip ürünler de eczanelerde satılıyor. Dolayısıyla glutatyon oranı yüksek bitkilerin yenmesinin bir yararı yok.
Sonuç olarak; Organik gıdaları -bu bakımdan- güvenle kullanabilirsiniz.
Diğer taraftan, benim organik gıdalar ile ilgili endişem, Tarım Bakanlığı’ndan ilgili belgenin alınmasından sonra bir kaç misli fiyat ile piyasaya sürülen organik ürünlerde, ürün kalitesinin sürekliliğinin nasıl kontrol edildiği. Yani, bir üretici bu belgeyi aldıktan sonra piyasadan aldığı kimyasal ilaçlama ile üretilmiş bir ürünü organik etiketi ile bir kaç misli fiyata satarsa!..... Tüketici aldığı malın kalitesinden nasıl emin olabilecek?