
Yaş ilerledikçe ara sıra bazı isimler, yerler, anılar vd. unutulduğunda acaba Alzheimer hastası mı oluyorum endişesine kapılıyor insanlar, ister istemez. Genç yaşlarda bireylerde ise beklenti mesleklerinde başarıyı getirebilecek daha enerjik ve üretken bir zekâ. Öğrencilerde beklenti biraz daha farklı; çalışmaya daha az zaman ayırmak için okuduğunu hemen anlayıp sınavlarda yüksek başarı elde edebilmek. Hangi yaş grubunda olursak olalım “beyin” işlevlerinin desteklenmesi öncelikli hedefler arasında.
Beyin işlevlerinin desteklenmesi amacıyla en önemli kaynak, hiç şüphesiz, yediklerimiz, içtiklerimiz; yani besinler. Bu konuda son 20 yılın en önemli kavramı ise “Besin Destekleri” [resmi kayıtlarda “Takviye edici gıda” olarak geçiyor, maalesef]. Ancak zekâ gelişimi ve tabi hasarı uzun bir süreci kapsıyor. Dolayısıyla insan çalışmalarının net/kesin sonuçlar vermesini beklemek yanlış olacaktır. Bazen belirli yaş/meslek/toplum gruplarında yürütülen saha çalışmalarının (epidemiyolojik/anket) sonuçları değerlendirilerek bazı öneriler yapılmaya çalışılır. Bazen ise hastalık oluşumunda rol oynadığı düşünülen bazı biyokimyasal yolaklar üzerinden fikir yürütülür. B grubu vitaminler, bu son şekilde yapılan değerlendirmeler sonucu gençlerde algılama kapasitesinin artırılması, ileri yaşlarda unutkanlık gelişiminin önlenmesi amacıyla önerilmektedir.
B grubu vitaminler sağlığımız için önemli büyük bir grup suda çözünen vitaminin genel adı. Bunların arasında B6, B9 (folik asit) ve B12 (siyanokobalamin) vitaminleri algılama işlevleri üzerinde etkili olması beklenen vitaminler. Yürütülen çalışmalarda, bu üç vitaminin eksikliği durumunda kanda “homosistein” düzeyinin arttığı tespit edilmiş. Homosistein algılama bozuklukları, bunama riskini artıran bir etken olarak biliniyor. Dolayısıyla homosistein’in B6, B9 ve B12 vitaminleri vasıtasıyla vücutta değişiminin sağlanmasının önemli olacağı bildiriliyor. B6 vitamini homosistein metabolizmasında temel kofaktörlerden biri. B9 ve B12 vitaminleri ise homosistein’e metil grubu takarak önemli temel bir amino asit olan metionin’e dönüşmesini sağlıyor. Yani B6, B9 ve B12 vitaminleri homosistein’in metionin’e dönüşümünü sağlayarak riski önlüyor.
Ancak B6, B9 ve B12 vitaminlerinin ileri yaş gruplarında farklı miktarlarda ve farklı sürelerde (24 aya varan) uygulandığı insan çalışmalarının sonuçları değerlendirildiğinde kesin bir sonuç çıkarabilmek mümkün olamıyor. Bazı çalışmalarda bu vitaminlerin demans, Alzheimer gibi hastalıkların gelişimine karşı bir miktar yararlı olabileceği görüşü ortaya atılırken, diğerlerinde etkisiz olduğu bildiriliyor.
Sonuç olarak, zekâ gelişimi ya da demans veya Alzheimer hastalığı uzun bir süreç içerisinde gerçekleşen olgular. Bu olguların oluşumu beslenme, yaşam tarzı, çevre, eğitim, bireysel alışkanlıklar, diğer hastalıkları, kullandığı ilaçlar gibi çok sayıda etkene bağlı. Dolayısıyla, genç ya da ileri yaşlı, belirli yaş gruplarına bir besin, ürün ya da ilacın birkaç ay ya da iki yıl gibi nispeten uzun bir süre verilmesi ile net/kesin sonuçlar çıkarılabilmesi kanımca mümkün değil. Yani, 70-75 yaşında kişileri alıp 24 ay boyunca bir ürünü verip, etkisizdir diye yorumlamak kadar, 18-20 yaşında gençleri alıp aynı süre ürün vererek zekayı artırdı demek de gerçekçi değil.
Benim önerim; özellikle B9 ve B12 vitaminlerinin anne karnından başlayarak insan sağlığı bakımından önemi uzun yıllardır biliniyor. Bu bakımdan belirli dönemlerde bu vitamini taşıyan besin desteği ürünlerin kür şeklinde uygulanması akılcı bir önlem olacaktır. Tabi miktarı ve kullanım süresi abartılmadığı sürece! Bilindiği gibi son yıllarda yüksek doz vitaminlerin yol açtığı bazı riskler gündeme geliyor. Mesela 400 ünitenin üzerinde E vitamininin bir yıldan uzun süre uygulanması ile kalp krizine bağlı risklerin artabileceği, hatta ölüm riskinde binde 4 gibi oranda artış bildiriliyor. Hâlbuki kısa bir süre öncesine kadar herkese kalp krizinden korunmak için yüksek dozda E vitamini öneriliyordu.
Gestuvo MK, Hung WW, 2012: Common dietary supplements for cognitive health. Aging Health 8, 89-97.