Bitkisel İlaç; Aldanmak ya da aldanmamak!
6 Aralık 2007 tarihli Star Gazetesi’ndeki köşe yazısında Sayın Dr. Küçükusta’nın attığı başlık “Bitkisel İlaçlara aldanmayın” şeklindeydi. Şüphesiz herkes kendi düşünce ve inançlarını serbestçe ifade edebilir. Ancak bazı bilimsel doğruları hatırlatmanın doğru olacağı görüşündeyim.
“Bitkisel ilaç haline dönüştürülmüş bitkiler zararlı mıdır?”
Yazarımızın “... fabrikada işlenerek tablet, şurup, kapsül haline getirilip şişelenmiş bitkisel ilaç zararlı hale döner...” şeklindeki yorumu doğru olamaz.
Bitkilerden sağlığımız için başlıca iki şekilde yararlanabiliriz.
(a) Sağlığımız korumak için; meyve-sebzeyi pişirerek ya da pişirmeden yiyerek, yemeklerimize serperek (baharatlar) veya çay halinde (ıhlamur çayı gibi) kullanabiliriz.
(b) Tedavi amacıyla; bu durumda pazardan manavdan alacağınız meyve-sebzenin kullanılması pek mümkün değil.
Çağdaş ilaç tedavisinin en önemli temel ilkesi “standardizasyon”dur. Yani her aldığınız ilaç birimi (bir tablet ya da bir kaşık) vücutta eşit derecede fizyolojik cevap oluşturmalıdır. Dolayısıyla sentetik ya da bitkisel tüm ilaçların çeşitli “ilaç şekilleri” halinde sunulması çağdaş tedavi anlayışının kaçınılmaz bir sonucudur. Bitkinin, bir tutam veya bir avuç gibi çağdaş olmayan birimler/ölçüler yerine, toz edilip kapsül (bitkisel-esaslı) içerisine doldurulması veya laktoz gibi vücutta etkisi olmayan bir katkı maddesi ile tablet halinde basılması çağdaş bir yaklaşım gereğidir. Onu zararlı hale getirmez, etkinliğini artırır. Ayrıca, mide asit salgısını baskılayan ilaç kullananlar, ya da midenin dolu olması nedeniyle bitkinin içeriğindeki bileşenlerin yeterince emilememesi nedeniyle kişiden kişiye farklı derecede etkiler ortaya çıkabilmektedir. Bu gibi olumsuz etkenleri azaltabilmek amacıyla bitkilerden hazırlanan standardize edilmiş özütler kapsül, tablet, draje ya da şurup halinde verilerek kolay ve yeterince emilimi sağlanmaya çalışılmaktadır. Şüphesiz bu bilgiler bir uzmanlık alanıdır: Eczacılık.
İlaçların, ilaç şekilleri halinde tedaviye sunulmasının en önemli yararlarından biri de kişilerin alacağı miktarın kolaylıkla ölçülendirilebilmesi. Yani “bir tablet yutulacak” dendiğinde alınacak miktar bellidir. Bir kaşık diye tanımlandığında çorba kaşığı da olabilir, çay kaşığı da; doğru ölçü hangisi? Şurası unutulmamalıdır ki, bitkiler de dahil dünyada her şey fazla miktarda kullanıldığında zararlı, hatta zehirli olabilir. Yani tedavi için ilaç şekilleri haline getirilmiş bitkisel ürünlerin kullanılması güvenli ve etkilidir. Manavdan alınan sarmısak ile ya da meyve-sebze yiyerek tedavi uygulanamaz, ancak sağlığımızı koruyabilmek için beslenmemizde meyve-sebzenin önemi inkar edilemez. Tabi hormonsuzunu, genetiği ile oynanmamışını bulabilirseniz!
Gerçek doğal tedavi!
Yazarımız, ninelerimizin kullandığı tavuk suyu çorba, ıhlamur, adaçayı, nane-limon veya zencefilli bal gibi basit uygulamaları “Gerçek doğal tedaviler” olarak tanımlıyor. Bitkisel ilaçlara gönül vermiş biri olarak bu öneri beni şüphesiz mutlu eder! Ama bir bilim adamı olarak değerlendirdiğimde bunun mümkün olamayacağını biliyorum. Bu tip uygulamalar sadece tedavilerde yardımcı olarak yararlı olabilir.
Yazarımız balın soğuk algınlığı ve diğer bazı hastalıkların tedavisinde etkili olabileceğini vurguluyor. Üç haftadır bu köşede yazdığım yazıları takip edenler balın gerçekten etkil olabileceği durumlar hakkında bir fikir sahibi olmuştur sanırım. Ancak önemli bir ayrıntıyı atlamamak gerekir. Gerçek balın mikroorganizmalar üzerinde antibiyotik etkisi ya da antioksidan etkisi içerdiği polenlerin polifenolik bileşiklerden ileri gelir. Dolayısıyla; eğer satın aldığınız bal gerçek bir karakovan balı değilse, arıların şekerli suya talim ederek hazırladığı “invert şekerden” ne gibi bir yarar beklenebilir?