Metabolik Sendrom, çağımız insanının sağlığını tehdit eden ve ani ölümlere yol açabilen güncel sorunlardan biri olarak gündemde. Esasında bir hastalık olarak kabul edilmiyor; kalp ve damar hastalıkları, şeker hastalığı gibi önemli hastalıkların gelişmesi riskini artıran bir grup metabolizma bozukluğuna verilen ad. Başlıca belirtileri; karın çevresinin genişlemesi (erkekte 102 cm ve kadında 88 cm’ün üzerinde bel çevresi), kan lipit seviyesinde düzensizlikler (yüksek kolesterol; 150 mg/dL’nin üzerinde trigliserit seviyesi), kan şekeri seviyesinde yükselme (110 mg/dL’nın üzerinde açlık kan şekeri) gibi günümüzde sık karşılaşılan sorunlar.
Metabolik sendromu, sadece şehirde ya da gelişmiş ülkelerde yaşayanların bir sorunu olarak kabul etmek mümkün değil. Evrensel bir sorun olarak insanların yüzde 35-40 gibi önemli bir kısmının bu tip riskler altında olduğu ortaya konulmuş. Asıl sorun risk oranının giderek artması, yakın bir gelecekte yüzde ellinin üzerine çıkması bekleniyor. Yapılan saha çalışmalarında metabolik sendrom riski bakımından kırsal kesimde yaşayanlar ile şehirlerde yaşayanlar arasında bir farklılık görülmemiş. Ancak kadınlardaki risk erkeklere oranla yüzde 25 daha fazla. Yol açan nedenler farklı olabiliyor; kalıtsal etkenlerin yanı sıra yaşam tarzı, çevresel etkenler ve yanlış beslenme alışkanlıkları başlıcaları.
Önemli bir bilimsel sağlık dergisi olan Archives of Internal Medicine’ın Şubat 2009 sayısında yayınlanan bir araştırmanın sonuçları Metabolik Sendrom’un önlenmesinde ceviz, fındık, fıstık, badem gibi kuruyemişler bakımından zenginleştirilmiş Akdeniz Diyetinin etkili olabileceğini ortaya koyuyor.
İçinde bulunduğumuz bölgenin ortak beslenme şekli olarak “Akdeniz diyeti”nin sağlık bakımından olumlu etkilerini ortaya koyan çok sayıda saha çalışması bulunuyor. Geleneksel Akdeniz Diyeti’nin en belirgin özellikleri zengin meyve, sebze, tahıl içeriğinin yanı sıra balık eti ve zeytin yağı. Bilindiği gibi zeytin yağı ve balık doymamış yağ asitleri bakımından zengin. Diğer taraftan, doymamışlık bakımından zengin fındık, fıstık, ceviz, badem gibi kuruyemişlerin de düzenli tüketilmesinin Metabolik Sendromun önemli etkenleri arasında yer alan yağlanma ve insülin direncinin önlenmesi bakımından olumlu yararları bulunduğunu ortaya koyan saha çalışmaları bulunuyor. İşte söz konusu bu çalışmada ilk defa olarak, herhangi bir kalori kısıtlamasına gidilmeden doymamış yağ asitleri bakımından zengin bir Akdeniz Diyetinin Metabolik Sendrom üzerindeki etkileri incelenmiş.
Bir yıl süre ile sürdürülen çalışmada, bir grup gönüllüye Akdeniz diyetinin yanı sıra haftada 1 litre rafine edilmemiş zeytin yağı (419 kişi), diğer gruba ise Akdeniz diyeti ile birlikte günde 30 gram karışık kuruyemişler (423 kişi) -herhangi bir kısıtlama olmadan- verilmiş (kalp ve damar hastalığı riski olan gönüllülere düşük yağlı diyet uygulamaları önerilmiş). 422 kişiye ise düşük yağ içerikli kontrol diyeti uygulanmış. Sonuç ilginç, Akdeniz diyeti ile birlikte herhangi bir kısıtlama olmadan doymamış yağ bakımından zengin kuruyemişlerin tüketilmesinin, metabolik sendrom üzerinde düşük yağlı diyet uygulanmasına göre daha etkili olduğu gözlenmiş. Bence siz yine de kuruyemişi abartmayın.