“Signatür Doktrini” kavramını belki ilk defa duyuyor olabilirsiniz, ama adını bilmeseniz de konu ile bir aşinalığınız olduğunu tahmin ederim. Günümüzün tedavi kavramının temelini oluşturan öğretilerinin kaynağı olan ünlü hekim-eczacılar Dioskorides ve Galen’in döneminden kalan bir inanış. Temel prensip şu şekilde özetlenebilir: “Bitki ya da nesneler vücudumuzdaki hangi organımıza benziyorsa, o organla ilgili hastalıkların tedavisinde etkili olur”. Mesela sarı renkli olan karamuk kökü sarılık tedavisinde, erkek organı şeklindeki Fallus mantarı cinsel sorunların tedavisinde ya da yılan şeklinde olan bitki köklerinin yılan zehirine karşı kullanıldığı inanışı duyduğunuz, ama inanamadığınız bazı örnekler. Signatür Doktirini için güzel bir başka örnek ise “ceviz”. Ceviz meyvesi kafamıza ve içerisindeki tohumu ise aynı beynimize benziyor. Bu nedenle halk arasında cevizin beyni beslediği ve zekayı geliştirdiği inanışı dünya genelinde kabul görmektedir. Acaba gerçekten etkili mi?
Ceviz tohumları doymamışlık bakımından zengin bir yağ içeriğine sahip. 100 gramında temel bileşenler çoklu doymamış yağ asitleri olarak linoleik asit (yüzde 38) ve alfa-linoleik asit (yüzde 9) oranında bulunuyor. Ayrıca melatonin hormonu, E vitamini ve folik asitleri gibi sağlığımız için önemli vitaminler ve tohumu çevreleyen sarı renkli kısımda ise antioksidan etkili polifenolik bileşikler bulunuyor. Bu içerik nedeniyle ceviz kalp ve damar sağlığının korunması bakımından önemli olduğunu biliyoruz.
Cevizin beyin algılama, hafıza işlevlerini değerlendiren bazı çalışmalar bulunuyor. Deney hayvanları üzerinde yürütülen bir çalışmada ileri yaşlarda hafıza kaybı görülen özel bir sıçan ırkı (Fischer 344 sıçanlar) kullanılmış. Hayvanlar üç gruba ayrılarak sekiz hafta süresince günlük besinlerine yüzde 2, yüzde 6 ve yüzde 9 oranında ceviz ilave edilerek beslenmiş. Deney başlangıcı ve sonunda yapılan ölçümler ile hayvanların motor işlevlerindeki değişim izlenmiş. Sonuç olarak yüzde 2 ve 6 ceviz ilave edilmiş diyet ile beslenen sıçanlarda yaşa bağlı olarak motor işlevler ve algılama kaybının azaltılabildiği, ancak yüzde 9 ceviz ilave edilmiş diyetle beslenen grupta tersine bir etki gözlenmiş. Yani yüksek miktarlarda ceviz kullanılması olumsuz etki yapabiliyor.
Yine sıçanlar üzerinde yapılan başka bir çalışmada 8 hafta süre ile ceviz verilmesi ile (ağız yoluyla) serotonin hormonu seviyesini artırdığı tespit edilmiş. Bu etkinin cevizde bol bulunan triptofan adı verilen amino asit tarafından sağlandığı düşünülüyor. Serotonin vücutta sinirsel iletilerin sağlanmasında önemli bir hormon. Dolayısıyla sinirsel iletilerin artması ile kişilerin öğrenme ve hafıza aktiviteleri de artacaktır. Bu hormonun seviyesinin badem, fıstık, fındık gibi diğer kuruyemişler ve çikolata ile de artırıldığını biliyoruz.
Öğrenme ve hafıza kapasitesine ilişkin deney hayvanlarında gözlenen bu olumlu bulgular, acaba insanlarda da sağlanabilir mi? Amerika Birleşik Devletlerinde yürütülen ve yeni yayımlanan bir çalışmanın sonuçları bu konuyu tartışmaya açıyor. Altmış dört kolej genç öğrencisi ile yürütülen boş ilaç kontrollü ve çapraz-döngülü bir çalışma. Sekiz hafta süre ile ceviz uygulanmasından sonra öğrencilerin öğrenme, algılama ve hafıza kapasitelerindeki değişim bilimsel teknikler ile test edilmiş. İzlenen parametreler içerisinde öğrencilerin muhakeme yürütme kaabiliyetlerinin geliştiği (yüzde 11), diğerlerindeki değişimin ise belirgin olmadığı gözlenmiş. Şüphesiz bu sonuçlara bakarak cevizin hafızayı güçlendiremediği yani etkisiz olduğu şeklinde yorum yapılması yanlış olur. Daha ayrıntılı çalışmalar yapılması gerekir. Belki uygulanan miktar ya da belki uygulama süresi yetersiz; belki de kullanılan test yöntemleri uygun değil. Kanımca sıçanın tüm yaşam süresinin 2-3 yıl olduğu düşünüldüğünde sekiz haftalık ceviz uygulama süresi belirli bir etki görülmesi için yeterli olurken, ortalama 70-80 yıl yaşam süresine sahip insanlar için bu süre yetersiz kalabilir.