Bilhassa antibiyotiklerin sık sık kullanılması ile hastaların %30’unda bağırsak mikroflorasının bozulmasına bağlı diyare ortaya çıktığı bildirilmektedir. Diyare (ishal) tedavisinde bozulan bağırsak mikroflorasının tekrar dengeye getirilmesi son derece önemlidir. Yapılan kontrollü klinik çalışmalarda antibiyotikler ile birlikte probiyotiklerin (Saccharomyces boulardii, Lactobacillus sp.) kullanılması ile antibiyotiğin yol açtığı diyare gelişimi belirgin bir şekilde azaltılabilmiştir. Daha önce yapılmış klinik çalışmaların (toplam 1076 çocuk veya yetişkin hasta üzerinde) sonuçlarının değerlendirildiği 2005 tarihli bir meta analiz çalışmasında, antibiyotik kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan diyare vakalarında Saccharomyces boulardii preparatının kullanılması ile %60’lık bir azalma sağlanabilmiştir. Burada dikkatinizi çekmek istediğim bir husus, etkinin %100 olmadığı, yani tüm hastalarda iyi sonuç verecek diye düşünmemek gerekir. Ayrıca bu ilacı alınca, diğer kimyasal ajanlar ile olduğu gibi, kısa sürede etki etmesi, diyarenin hemen 1-2 gün içerisinde kesilmesi beklenmemelidir. Çünkü bağırsak mikroflorasının onarımı için bir kaç gün gerekmektedir. Bu nedenle, bazı kişiler bu tip ilaçları “etkisiz” olarak nitelemektedir. Halbuki bence diyare oluşumunun önlenmesinde veya diyare tedavisinde en akılcı ve güvenilir çözüm. Şüphesiz şiddetli diyarelerde başka önlemler alınması ve diğer tedavilerin de uygulanması gerekebilir. Aynı ürünlerin bilhassa çocuklarda antibiyotik dışındaki nedenlere bağlı akut diyarelerde de belirgin etkisi klinik çalışmalar ile ortaya konulmuştur. Yararlı bir maya türü olan Saccharomyces boulardii’den hazırlanan bir ilaç ülkemizde eczanelerde bulunmaktadır.
Batın ameliyatlarından sonra probiyotikler
Probiyotiklerin kullanımı ile ilgili bir başka çalışma alanı ise batın ameliyatları sonrası enfeksiyonların önlenmesine yönelik olarak kullanımı. Bu amaçla antibiyotik uygulanmasına bir alternatif olmak üzere akut pankreatit vakaları üzerinde Hollanda’da yürütülen bir klinik çalışmada; probiyotiklerin gastrik motilitenin düzenlenmesi, diğer zararlı bakterilerin gelişimini engellemesi ve bağışıklık sistemini düzenleyici rolü nedeniyle antibiyotik profilaksisine avantajları sıralanıyor. Ancak bu çalışmanın daha geniş hasta grubu üzerinde tekrar edilmesi gerekiyor (Digestive Surgery, 2005). Almanya’da karaciğer nakli yapılan hastalarda (66 kişi) yürütülen randomize ve plasebo kontrollü bir çalışmada, ameliyat sonrası bakteri enfeksiyonu gelişme oranı ilaç verilmeyen grupta %48’iken probiyotik verilen grupta %3’e düşmüş. Hiç de fena değil!
Laktik bakterinin çeşidi önemli
Probiyotiklerin bağışıklık sisteminin desteklenmesi, enfeksiyonların önlenmesi veya kanserden korunma gibi etkileri üzerinde bildirilen çalışmaların şüphesiz hepsinde olumlu veya belirgin sonuçlar gözlenememiş. Öyle olsa zaten herkes tüm ilaçları bırakıp probiyotik kullanırdı! Esasında laktik bakterilerin bu etkilerinin probiyotik bakterilerin cinsine/tipine bağlı olduğu görüşü hakimdir. Yani her laktik bakterinin bağışıklık sistemi üzerinde aynı derecede etkisi söz konusu değil.
Aynı şekilde, bilhassa kolon kanserinin önlenmesinde gözlenen olumlu gelişmelerin, kanser üzerinde doğrudan etkisinden ziyade dolaylı olarak; laktik bakterilerin bağışıklık sistemi üzerindeki destekleyici etkisinin yanı sıra, bağırsaklarda zararlı bakterilerin gelişimini engellemesi ve gıdalardaki bazı bileşenleri parçalayarak etkili bileşenler haline dönüştürmesi gibi nedenlere bağlı olabileceği tartışılmaktadır.
Bağırsak sağlığı bakımından bir diğer yaklaşım ise “Prebiyotikler”dir; sindirilemeyen polisakaritlerin alınması ile bağırsaklarda yararlı bakterilerin gelişimini sağlayacak ortam oluşturulmaktadır. Bu konuyu da başka bir yazımızda inceleriz.