Bilimsel Meta analiz çalışmalarının sonuçlarına verdiğim önemi okuyucularım iyi bilir. Balık ve Omega-3 yağ asidi taşıyan ilaç formülasyonlarının kalp-damar hastalıklarını önleyici etkisini irdeleyen bir meta-analiz çalışmasının sonuçları dikkat çekici. Ortalama 12 yıllık bir süreç içerisinde 222.000 kişi üzerinde yürütülen çalışmaların sonuçlarının incelendiği bu çalışmada, haftada bir balık yiyen kişiler ile ayda bir balık yiyen kişilerde kalp-damar hastalıkları gelişimi ve kalp krizi riski değerlendirilmiş. Yenilen balık oranı arttıkça riskin düşürüldüğü, haftada bir balık tüketenlere göre ayda bir tüketenlerde riskin yüzde 15’ azaldığı, haftada beş balık yiyenlerde ise riskin yüzde 40 düştüğü görülmüş. Bu sonuçlar daha sonra yapılan Yunanlı ve Japon araştırıcıların çalışmaları ile de uyumlu. Japonya’da yürütülen çalışmada balık ile birlikte Omega-3 yağ asitleri taşıyan ilaç formülasyonlarının etkisi de incelenmiş. 50-70 yaşları arasında 41.578 kişide ve 10 yıllık süreçte etkinliğin incelendiği bu çalışmada da benzer şekilde riskin düşürüldüğü görülmektedir. Ancak bu çalışmada Omega-3 taşıyan formülasyonlar günde 300-2100 mg gibi yüksek miktarlarda kullanılmış. Yani Amerikan yetkililerinin önerdiği günlük miktardan 2-14 misli daha yüksek. Yapılan değerlendirmede günde 300 mg Omega-3 kullananlara oranla 2100 mg kullananlarda riskin yarı yarıya düştüğü görülüyor.
Doğal olarak, ne kadar çok Omega-3 yağ asidi bakımından zengin gıda ve ilaçlar kullanırsam, kalp krizi riskini o kadar azaltabilirim diye düşünüyor olabilirsiniz. Bazı kaynaklarda omega-3 yağ asidi (eikozapentaenoik asit “EPA” + dokahekzaenoik asit “DHA”) taşıyan ilaçların özellikle kan kolesterol ve lipit seviyelerini düşürmeye yönelik uygulamalarda günde 3-4 gram gibi yüksek miktarlarda da kullanılabileceği yer almakla beraber söz konusu olabilecek riskler bakımından tedbirli olmak gerekir. Bilimsel kaynaklarda günde 6 grama kadar miktarlarda 90 gün kullanılması ile kan pıhtılaşması üzerinde herhangi bir olumsuz etki yaratmadığı bildirilmektedir. Ancak bilhassa kan sulandırıcı ilaç (warfarin) kullanan kişilerde kanın aşırı sulanması neticesi kanama riskinin artması söz konusu olabilir. Diğer taraftan, omega-3 yağ asitleri bakımından tek kaynağın balıklar olmadığı, günlük beslenmemizde yer alan bir çok sebze ve kuruyemişin zengin bir kaynak oluşturduğu biliniyor; semiz otu, ceviz, badem, fındık, fasulyeler, keten tohumu, soya yağı, marul, lahana, vd. Dolayısıyla, günlük beslenme alışkanlıklarımıza göre de vücudumuza bir miktar omega-3 yağlarını sağlayabiliyoruz. Peki yeterli omega-3 yağ asidi seviyesine sahip olup olamadığımız nasıl anlayacağız?
Omega-3 indeksi; kalp krizi riskinin göstergesi olabilir mi?
Omega-3 yağ asitlerinin (EPA + DHA) kandaki alyuvar hücrelerinin zarında biriktiği bildirilmektedir. Son zamanlarda bazı araştırıcılar tarafından alyuvar hücre zarındaki toplam yağ asidi miktarının EPA + DHA miktarına oranının “Omega-3 indeksi” olarak değerlendirilmeye alınması önerilmektedir. Yapılan çalışmalarda bu oranın yüzde 8 civarında olmasının kalp krizine bağlı ölüm riskini önemli ölçüde azaltabildiği, yüzde 4’ün altında olması durumunda ise riskin belirgin bir şekilde artabileceği gösterilmiş. Bu bakımdan, uygun bir analiz tekniğinin geliştirilmesi ve sağlık kontrolünde yapılan rutin kan analizlerine “Omega-3 indeksi” ölçümünün de ilave edilmesi, kişilerin olası kalp-damar hastalıkları riskinin değerlendirilmesi bakımından önemli bir ölçüt olacağını düşünüyorum.