Sağlık kavramı bir Yap-Boz oyunu mu?
Bilim son derece değişken bir kavramdır. Sürekli yenilenen bilgi birikimi ile daha önce doğru bildiklerimiz bu gün yanlış, bu gün doğru olarak kabul ettiklerimiz ise yarın kaçınılması gereken durumlar olarak gösterilebiliyor. Bu değişim “Bilimsel Gelişim” olarak adlandırılıyor. Bilimsel gelişimin sonuçlarını bazı bilim alanlarında daha SOMUT bir şekilde izleyebiliyoruz. Mesela, ulaşım araçlarının geçirdiği evrim tartışılmaz bir şekilde gözümüzün önünde. Ancak sağlık söz konusu olduğunda halâSOYUT kavramlar üzerinde tartışıyoruz. Tedavi yöntemleri ve ilaç uygulamalarındaki gelişmeler sayesinde ortalama insan ömrünün seksenli yaşların üzerine çıkmasına rağmen halâbaşta kanserler ve dolaşım sistemi hastalıkları gibi en ölümcül olanları olmak üzere birçok sağlık sorununa çözüm arayışı devam ediyor. Bırakın tedavi ve ilaçları, “SAĞLIKLI İNSAN” tanımını bile henüz yapabilmiş değiliz. Kolesterol yararlı mı, yoksa zararlı mı?Seviyesi ne olmalı? Koşmak mı, yürümek mi, yoksa oturmak mı daha yararlı?
Sağlıklı beslenme nasıl olmalı?
Aynı şekilde sağlıklı bir beslenme şeklinin nasıl olması gerektiği konusunu da tartışıyoruz. Halâ vitaminlerin yararlı mı, yoksa zararlı mı olduğuna karar verebilmiş değiliz! Başlıca besin kaynağı yumurta dost mu, yoksa düşman mı?Sakınılacak besinler arasında gösterilen yumurta birden “özür dileriz yanlış düşünmüşüz, artık yenebilir” dendi. Bu yeni fikre çekinerek alışmaya çalışırken, şimdi günde2- 3 yumurta yenmeli şeklinde öneri ortaya atıldı. Benzer şekilde daha önce yasaklanan tereyağı, kırmızı et ve diğerleri.
Sorunun temel nedeni?
Benim düşünceme göre sorun insanların robotlar gibi “standart varlıklar” olarak düşünülmesinden kaynaklanıyor. İşte güncel modern tedavi sistemleri ile geleneksel tedavi sistemlerini temelden ayıran en önemli kavram farkı. Her bir insanda farklı kalıtımsal ve metabolik özellikler, çevre, beslenme şekli, yaşam şekli, cinsiyet ve yaş gibi etkenlere bağlı olarak değişim geçirmektedir. Bu farklılaşma geleneksel tedavi sistemlerinde şu şekilde ifade edilmektedir; “Yeryüzünde insan sayısı kadar hastalık vardır”. Ne kadar akılcı bir yaklaşım! Bu yaklaşım günümüzde yeni yeni gelişmekte olan “kişiye özel ilaç kullanımı” yani Farmakogenomi kavramının temelini oluşturuyor. Biz bunu daha yeni algılıyoruz!
Hâlbuki geçmişin deneyim ve bilgeliğinden ders alınıp, onlardan yararlanılarak yeni bilimsel bulgular çerçevesinde bir değişim yerine, sağlıkta modernizasyon adı altında geçmiş ile bağlarkoparılarak bağımsız yeni bir sistem yaratıldı. Bence “Yap-boz” oyununa dönen bu sistemin içine düştüğü çıkmazın başlıca nedeni bu!
Özür dilerim, yanılmışım?
Son günlerin en popüler isimlerinden biri, tartışmasız, Dr. Karatay. Hangi TV kanalını açsam orada hararetle fikirlerini savunuyor. Kendisinin bilimsel çalışmaları takip ettiğini, çok okuduğunu ifade ediyor ve bilimsel bulgulara göre sağlıklı bir yaşam için geliştirdiği teorisini savunuyor.Diğer taraftan, gazete ve televizyonlarda ise farklı görüşleri savunan hekimlerin beyanları yer alıyor. Şüphesiz bu durum, yukarıda da belirttiğim gibi, “Bilimsel Gelişim”in bir gereği. Ancak burada atlanan bir husus var. İNSAN HAYATI; İNSAN SAĞLIĞI. Dr. Karatay teorisini uyguladığı hastalarında bir kaç yıl sonra ortaya çıkabilecek sorunlar için; yumurta örneğinde olduğu gibi “Özür dilerim, yanılmışım” mı diyecek? Hiç şüphesiz, tarafsız bir yaklaşımla, aynı durum aksini savunanlar, yani “kolesterol zararlıdır” diyenler için de geçerli. Bir başka husus ise, toplumun her kesiminde yarattığı tedirginlik, şüphe; “Acaba yanlış mı yapıyorum?”
Doğrusu ne olmalı?
Aslında bilimsel çalışmaların sonuç ve yorumları, yarım bardak suyun bakış açısına göre dolu ya da boş görünmesine benzetilebilir. Bilimsel araştırma sonuçlarına dayanarak size sigaranın sağlık için ne kadar yararlı olabileceğini ispat edebilirim. Ama sadece işime gelen, görüşüme uyan kısımlarını dikkate alıp kullanarak. Nitekim bu tip oyunları ilaç tekelleri rekabeti kaldırmak amacıyla sık sık oynarlar.
Mevcut deneysel bulguların yorumlanarak ortaya atılan görüşlerin, hipotezlerin tartışılması bilimsel gelişme bakımındanson derece önemlidir. Ancak özellikle söz konusu sağlık olduğunda, bu hipotezlerin tartışılması gereken ortam halkın önü değil, bilimsel toplantılardır. Orada bilim adamları arasında tartışılarak olgunlaştırılan görüşlerin halka açıklanması kanımca daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Aksi takdirde herkesin bir görüş ortaya atması ile tam bir kargaşa ortamı yaratılacak ve bunun bedeli ise insan hayatı olacaktır.
Sağlık Bakanlığı'na düşen görev
Yeni ilaç ve farklı tedavi uygulamalarında “Etik Kurul” izni alınması gerekir. Mesela, kök hücre tedavisi gibi. Bu uygulamanın da bu şekilde bir Etik Kurul onayını gerektirdiğini düşünüyorum. Çünkü burada insanlar doğruluğu henüz tartışılmamış, bilinmeyen kişisel bir görüş için deneye tabi tutuluyor.Burada Sağlık Bakanlığına düşen görev, öncelikle görüşün doğruluğu ya da yanlışlığını ve risklerini tarafsız bir şekilde bilimsel açıdan değerlendirecek bir kurul oluşturmak. Oluşturulacak kurula alınacak kişilerin tarafsızlığına dikkat edilmesi gerekir. Alınacak karar kişilerin şahsi görüşlerini değil, bilimsel bulguları yansıtmalıdır. Aksi takdirde alınacak karar gerçekçi olmayacak, bir çözüm getirmeyecektir.
Söz konusu diyetin dikkati çeken bir diğer önerisi ise, halkımızın vazgeçilmezi olan ekmeğin glisemi indeksini yükselteceği gerekçesi ile yasaklanması. Onun yerine ceviz, badem, fındık gibi tohumların yenilmesi öneriliyor. Bu uygulamanın insan sağlığı için ne derecede yararlı olabileceğini bilemem, ama cüzdan sağlığı bakımından dengesiz bir denklem gibi görünüyor. Biraz Marie Antoinette zihniyeti gibi “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!”.