Yol kenarında şifalı bir bitki buldum!
Geçtiğimiz haftalarda başladığımız ve şifalı bitkileri satın alırken nelere dikkat edilmesi konusundaki yazımıza bu hafta da devam ediyoruz. Bu konuda toplumun en iyi şekilde bilgilendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Aksi takdirde sağlığınızı korumak veya tedavinize yardımcı olması için kullandığınız şifalı bitki veya bitkisel ilaç etkisiz kalabilecektir. Daha önemlisi ise, beklenen yararı gösterememesinin dışında, sağlığınız için tehlikeli, hatta zararlı olabilecektir.
Artık yol kenarında bulduğumuz ve tanıdığımız bir bitkiyi kullanmak da pek mümkün görülmüyor. Yol kenarında bulunan bitkilerde arabaların eksozlarından çıkan gaz nedeniyle kurşun gibi zararlı ağır metallerin bulaşma riski yüksek bir ihtimal. Aynı şekilde diğer çevresel atıklar ile bulaşma ihtimali de bulunmaktadır. Mesela bir dere kenarında bir bitki buldunuz. Acaba ne derecede güvenilir? Ya sizin göremeyeceğiniz bir mesafede bir fabrika atıklarını o dereye kaçak olarak boşaltıyorsa. Bu nedenle, bitkilerin yol kenarından belirli mesafede ve çevresinde endüstriyel yerleşim bulunmayan tarlalarda yetiştirilmesi gerekmektedir. Bitkilerin tarlalarda uygun koşullar altında yetiştirilmesi durumunda bile, bitkilerde ağır metal ve çevresel atıkların analizi yapılmalıdır. Mesela, bir kaç ay önce gündeme oturan “radyasyonlu variller” yakın bir çevreye gömülmüş ise, aldığımız ürünün bu tip riskler taşımadığından nasıl emin olacağız? Bu nedenle alacağınız bitkisel ürünlerin bu tip güvenilirlik belgelerinin bulunup bulunmadığını kontrol edin. Bitkilerin, ister tarlada yetiştirilsin, isterse doğadan toplansın, haşere ve tarım ilacı (pestisit ve fumigant) taşıyıp taşımadığı mutlaka kontrol edilmeli.
Zararlı mikroorganizmalar ile bulaşmış mı?
Şüphesiz, doğadan topladığınız bitkinin “tamamen mikropsuz” olmasını beklemek mümkün değil, zaten gerek de yok. Ancak sağlık için zararlı olabilecek patojen mikroorganizmaların belirli sınır değerlerinin üzerinde olmaması istenir. Bu nedenle kullanılan bitkilerde “mikrobiyolojik analiz” yapılması gerekir. Toplanan bitkilerin kurutulması sırasında özellikle kendi kendine kurutulmaya bırakılması durumunda daha çok nemli ortamda bekleme ile mikroorganizma gelişimi riski yüksektir. Bunlar arasında “aflatoksin” adı verilen toksin salgılayan mikroskobik mantarlar en tehlikeleri olup gözle ayırt edilmesi mümkün değildir. En önemli riski karaciğer kanseri gelişiminde rol oynamasıdır ve tabi kanser hemen ortaya çıkmaz, bu tip ürünlerin kullanım sıklığına göre 5-10 yıl gibi uzun süreler alabilir. Bu mikroorganizma sınır değerleri yetkili makamlar tarafından belirlenmiştir ve bunun mutlaka kontrol edilmesi gerekir. Risk özellikle yüksek nem oranına sahip bölgelerde kurutulan bitkiler için ve özellikle incir, kayısı, kırmızı biber, erik gibi meyveler için yüksektir. Ayrıca fındık, ceviz gibi ürünler için de risk söz konusu. Sanırım basında ara sıra bazı ihraç gıda ürünlerimizin Avrupa’dan geri çevrildiği şeklinde haberler gözünüze çarpmıştır. İşte en önemli nedenlerinden biri aflatoksin sınır değerlerinin yüksek oluşudur. Bu nedenle, bu tip ürünleri gelişigüzel yerlerden almayınız, bildiğiniz güvendiğiniz markaların ürünlerini kullanmaya çalışınız.
Satın aldığınız “Bitkisel ürün” uygun şekilde işlenmiş mi?
Çok önemli bir husus da bitkinin toplandıktan sonra kurutulması ve işlenmesi. Mesela, nane satın alıyorsunuz. Nanenin etkili maddeleri kokusunu veren uçucu yağında, uçucu yağı ise yaprakları üzerinde gözle görülemeyen salgı tüyleri içerisinde bulunuyor. Eğer nane yaprakları güneş altıda veya fırınlarda kurutulmuşsa veya kurutulduktan sonra ufalanmışsa (dikkat edin piyasada satılan naneler çoğunlukla toz halinde) etkili maddeler uçucu olduğundan kaybolup gidiyor. Tabi siz bu naneleri kullandığınızda beklediğiniz etkiyi göremiyorsunuz. Aynı durum, kokulu bitkilerin çoğunluğu için söz konusudur. Bu arada, tedavi amacıyla önerilen tıbbi nane (Mentha piperita) ile bizim pazardan aldığımız ve yemeklerde kullandığımız naneden farklı bitkiler. Tıbbi nane belirgin şekilde mentol (traş losyonu veya mentollü mendil gibi) kokar. Sanırım kimse çorbasının traş losyonu gibi kokmasını istemez. Ama tedavi için mutlaka tıbbi nane kullanılmalıdır.
Yukarıda bahsettiğim gibi, en basit bir işlem olan “kurutma” bile bilinçli ve uygun bir şekilde yapılmadığı takdirde bitkinin yararlı etkisini kaybetmesi ve hatta zararlı hale dönüşebilmesi mümkündür. O halde, bitki materyalinin taşıdığı bileşenlerin uygun şekilde kurutulması gerekiyor. Eğer etkili bileşenleri ısıya dayanıklı ise fırınlarda kurutulabilmesi mümkün, aksi taktirde gölge yerlerde kurutulması gerekir. Büyük miktarlarda kurutma işlemi endüstride özel sıcak hava dolaşımlı dolaplarda hızlı ve güvenli bir şekilde yapılabilmekte, bu suretle bitkide bozunmanın önüne geçilebilmektedir.