Üşüttükten sonra tedavisi oldukça pahalı; antibiyotik, ateş düşürücü, ağrı kesici, öksürük şurubu derken masamızın üzeri bir sürü ilaç dolabiliyor. Ben her zaman, bir Nasrettin Hoca nüktesindeki gibi, “testi kırılmadan önlemini almanın” gerektiği görüşünü savunurum; yani “koruyucu tedavi”. Bu amaçla mevsim dönümlerinde, yani eylül-ekim ve şubat-mart dönemlerinde, 4-6 hafta süreli koruyucu tedavi ile bağışıklık sisteminin desteklenmesi yararlı olabilmektedir. Ekinazya, Gerçek Kore Ginsengi, Beta-glukan içerikli ilaçlar benim tercih ettiklerimin başında geliyor.
Bu ürünlerin etkinliklerinde kalite son derece önemli. Güzel ve çekici bir ambalaj, etkili ve güvenilir bir ilaç olduğu anlamına gelmez. Bu nedenle, bu ürünleri satın alırken ürünün “satış iznini nereden aldığını kontrol edin”. Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü tarafından verilmiş olması tercih nedeni olmalı; kaliteleri Sağlık Bakanlığı güvencesi altındadır. Ancak her ürün grubunda bu beklentiler sağlanamayabilir. Bu durumda ürünün kalite belgelemesi için eczacınıza danışınız.
Grip aşısı ne kadar etkili olabilir?
Soğuk algınlığından korunmanın diğer bir yolu da “grip aşısı”, ancak aşıyı uygulamadan önce ve sonra 2-3 hafta enfeksiyonlu bir hastalık geçirmemek ve bu dönem içerisinde antibiyotik veya kortizonlu bir ilaç veyahut bağışıklık sistemini baskılayacak diğer ilaçların kullanılmaması gerekiyor. Aksi taktirde aşının etkisi zayıflıyor veya kaybolabiliyor.
Sık sık duyuyorum, “grip aşısı yaptırdığım halde soğuk algınlığına yakalandım!” Burada sorgulanması gereken aşının etkisizliği değil. Yukarıda saydığım etkenlerin yanı sıra, aşının kuralına uygun saklanıp saklanmadığı önemli; yani aşı satın alınan yere kadar soğuk zincir kurallarına uyularak taşınmadıysa etkinliğini kaybedebiliyor. Bunu görünüşüne bakarak veya üretim tarihini kontrol ederek anlamak mümkün değil. Diğer taraftan, aşı bir önceki yıl en yaygın ve şiddeli enfeksiyona yol açan 3-4 virüse karşı hazırlanıyor. Dolayısıyla farklı etkenlere bağlı salgınlarda çapraz direnç söz konusu olamıyor. Yani o yıl başka bir virüsün daha tehlikeli salgınlar oluşturması durumunda etkisiz kalabiliyor. Ancak yine de 60 yaş üzerinde ve bilhassa kalp ve damar hastalığı, metabolik hastalıkları olan kişilerde uygulanması önemli.
Bağışıklık sistemini destekleyen ilaçlar kullanırsam soğuk algınlığından korunabilir miyim?
Bağışıklık sistemi destekleyici ilaçların (ekinazya, Kore Ginsengi veya Beta-glukan) veya grip aşısının kullanılması durumunda hiç hastalanmayacağınız şeklinde bir düşünceye kapılmayın. Bireyin yaşına, yeterli ve dengeli beslenip beslenmediğine, yaşam şekline, kalıtsal etkenlere, iş koşullarına ve daha bir sürü etkene bağlı olarak bu koruyucu önlemlerin alınması durumunda bile soğuk algınlığına yakalanabilmesi mümkün. Mesela kalabalık bir işyerinde çalışıyorsanız veya sürekli çeşitli insanlar ile ilgilenmeniz gerekiyorsa veyahut toplu taşım araçları kullanıyorsanız bu ilaçların size tam bir koruma sağlayabileceği oldukça zor.
Hemen aklınıza şu soru geliyor, değil mi? “O halde niye boş yere bu ilaçları kullanayım ki? “ Bu tip ilaçlarda etkinlik değerlendirmesini “soğuk algınlığına hiç yakalanmamak” şeklinde değil, ilaç kullanmadığınız dönemdeki hastalanma sıklığı ve şikayetlerin şiddeti ile karşılaştırmak doğru olacaktır. Yani geçen yıl bu ilaçları kullanmadığınız dönemde 5-6 defa soğuk algınlığına yakalanmışsanız ve bu yıl bu ilaçları kullandığınız için 2-3 defa soğuk algınlığına yakalandıysanız “yüzde elli etkili” diyebiliriz.
Bağışıklık sisteminizi güçlendirerek mikroplara karşı direnç sağlayabilirsiniz. Bu amaçla her sabah aç karnına bir çay kaşığı yeni öğütülmüş çörek otunu tercihen kestane balı veya gerçek bal ile karıştırarak yutmanız yararlı olabilir. Bu amaçla bir başka seçenek ise eczaneden temin edilecek beta-glukan kapsüllerinin en az 2 ay süreyle kullanılması düşünülebilir. Yakın çevrenizde hastalar varsa ya da toplu taşıtlar, banka veya okul gibi kalabalık yerlerde bulunuyorsanız, gün içerisinde 3-4 defa güvenilir marka adaçayı poşeti ile hazırladığınız çayı şekersiz olarak içmenizi öneririm. Şeker yerine tatlandırmak için gerçek bal ilave edebilirsiniz. Çünkü gerçek balın mikropları öldürücü özelliği bulunduğu bilimsel araştırmalar ile de ortaya konuldu. Hele kestane balının lezzeti sıcak su içerisinde ıhlamuru andırıyor. Çünkü kestane balını yaparken arılar kestane çiçeklerinin yanı sıra ıhlamur çiçeklerinden de yararlanıyor. Bu arada bir hususu hatırlatmakta yarar görüyorum. Gerçek bal sıcak su içerisinde bozunmaz. Çünkü başlıca etkili bileşenleri olan fenolik maddeler ısıya dayanıklıdır. Yaptığımız çalışmada demlenen çaylara tatlandırıcı olarak gerçek bal ilave edilmesi ile ıhlamurun antioksidan etkisinin 58 misli artarken, kuvvetli antioksidan özelliği ile bilinen beyaz çay ve yeşil çayın bile 4 misli artış gösterdi.
Bir başka önerim de, piyasaya bu aralar çeşitli marka propolis spreyleri çıktı. Bunlardan boğazınızın derinlerine gelecek şekilde günde birkaç defa sıkmanız, mikropların öldürülmesinde yararlı olabilecektir. Ancak mutlaka eczaneden temin etmenizi öneririm. Çünkü daha önce de bir okuyucumun başına gelenler sizin de başınıza gelebilir. Eczane dışından aldığı satın aldığı propolis damlanın içerisinde, maalesef, bol miktarda kurtçuklar bulunduğunu yazmıştı. Eğer zencefili seviyorsanız taze zencefili rendeleyip gerçek bal ile yutabilirsiniz.
Korunmanın yanı sıra hastalığın başlangıç safhalarında ağırlaşmasını önlemek amacıyla eczanelerde yine bitkisel farklı seçenekler mevcut. Artık herkes tarafından kabul gören ve reçetelenen bu ürünleri hatırlatmakta yarar görüyorum. Mesela Güney Afrika sardunyası, ben damla halinde kullanılmasını öneririm. Bir diğeri, Laden bitkisinin özütü ile hazırlanan pastiller. Ya da Mürver meyvesi içeren şurup ya da pastiller. Bir diğer bitki ise Ekinezya çiçekleri ya da kökü.
Eğer boğazınızda hastalık şikâyetleri başlamışsa, halsizlik hissediyorsanız bu durumda ekinezyanın, tercihan şurup ya da damla şeklinde, yani sıvı ürünlerin 10-15 gün süreyle kullanılması yararlı olabilir. Ekinezyanın hastalık öncesinde ya da yukarıda bahsettiğimden daha uzun süre ile korunmak amacıyla kullanılmasının yararlı olamadığı, yukarıda bahsettiğim şekilde kullanılması durumunda daha etkili olduğu bildiriliyor.
Ben şahsen şeker ya da glikoz şurubu taşıyan şurup veya pastil ürünlerini tercih etmiyorum. Çünkü mikroorganizmalar şekeri gelişimlerinde kullanarak hastalık riskini artırabiliyor. Tabi bütün bu önerilerimin yararlı olabilmesi için en önemli husus “ürün kalitesi ve güvenilirliği”.