Soya fasulyesi zengin protein içeriğinin yanı sıra izoflavonlar olarak adlandırılan bir grup flavonoit tipi bileşik bakımından da zengin bir kaynak. Bu bakımdan uzak-doğu toplumlarında başlıca protein kaynaklarından biri olarak biliniyor. İzoflavonlar ise kimyasal yapısının kadın hormonu östrojene benzemesi nedeniyle vücutta östrojen reseptörüne bağlanıyor. Vücutta östrojen hormonu salgılanan genç bayanlarda hormonun etkilerini önlediği (antagonize), östrojen hormonu salgılanmayan menopoz döneminde ise östrojen yokluğuna bağlı ortaya çıkan sorunları giderdiği biliniyor.
Yeni yapılan bir çalışmada soya fasulyesinin menopoz döneminde önemli bir sağlık sorunu olan kemiklerin direncinde zayıflama ve osteoporoz (kemik erimesi) gelişimine karşı koruyucu etkisi ortaya konuluyor.
Yapılan çalışmada menopoz dönemine yeni giren ikiyüz kadın iki gruba ayrılıyor. Altı ay süresince bir gruba günlük olarak soya proteini ve 66 miligram izoflavon içeren bir besin desteği, kontrol grubu olarak alınan diğer gruba ise sadece soya proteini içeren ürün veriliyor. Araştırıcılar bayan gönüllülerin kan serumlarında bazı biyokimyasal değerlerdeki (beta-CTX=beta-Crosslabs ve P1NP=prokolajen 1 amino terminal propeptit) değişimi izliyorlar. Yapılan değerlendirmelerde izoflavon verilen gönüllülerde kemik yıkım hızının ölçülmesinde önemli belirteçlerden biri olan beta-CTX seviyelerinin sadece soya proteini verilenlere göre belirgin bir şekilde daha düşük olduğu gözlemlenmiş. Ayrıca soya proteini ve izoflavon verilen gruptaki gönüllülerde kalp-damar hastalıkları gelişimi riskinin de belirgin şekilde düştüğü tespit edilmiş.
Çalışmada uygulanan 66 miligram izoflavon miktarı uzak-doğu toplumlarının günlük beslenme alışkanlıklarında tükettikleri miktara eşdeğer. Halbuki batılı toplumların günlük diyetlerinde alınan izoflavon miktarı 2 ile 16 miligram gibi çok düşük seviyelerde. Bu bakımdan özellikle menopoz dönemi öncesinde bayanlarda izoflavon desteklerinin kemik erimesi gelişiminin önlenmesinde önemli yarar sağlayabileceği önerilmektedir.
Aslında süt ürünleri gibi kalsiyum bakımından zengin besinlerin beslenme alışkanlıkları arasında fazla yer bulamadığı uzak-doğu toplumlarında soya fasulyesi tüketimi ile bu açığın önemli ölçüde kapatılabildiği görülüyor.
Bu konuda bir hususu belirtmekte yarar görüyorum. Yapılan araştırmalarda izoflavonların etkisini gösterebilmesi için bağırsaklarımızda yapısal dönüşümü sağlayacak bazı yararlı bakterilerin bulunması gerekiyor. İzoflavonlar ancak bu bakteriler tarafından “ekuol” olarak adlandırılan bir yapıya dönüştürüldüğünde etkili olabiliyor. Bu dönüşümü sağlayabilen bakteriler uzak-doğu toplumlarında yaşayan bireylerin yüzde 60 kadarının bağırsaklarında bulunurken, batılı toplumlarda bu oran yüzde 25-30 civarına düşüyor. Bu bakımdan söz konusu yararı görebilmek bağırsaklarınızdaki yararlı bakterilerin çeşitliliğine ve kapasitelerine bağlı.