Osteoporoz sadece kadınlarda değil erkeklerde de ileri yaşlarda ortaya çıkabilen önemli bir sağlık sorunu. Elli yaşın üzerindeki her iki kadından biri ve her sekiz erkekten birinde osteoporoza bağlı olarak bilhassa bel kemiği ve kalçada kırık görülebileceği bildiriliyor. Nedenleri arasında en başta vücuttaki hormon üretiminin, bilhassa estradiol, azalması yer alıyor. Bu nedenle kadın olmak, ince kemik yapısı, ailesinde osteoporoz görülme sıklığı, menopoz döneminde olmak ve ilerleyen yaşlar başlıca etkenler olarak gösteriliyor. Bunların dışında, beslenmesinde yeterli kalsiyum almamak, uzun süreli olarak kortikosteroitler veya konvülsiyon gidericiler gibi bazı ilaçları kullanmak, ekzersiz yapmamak, sigara içmek, çok alkol içmek önemli katkısı bulunan etmenler. Ayrıca erkeklerde erkeklik hormonu (testesteron) seviyesindeki düşmenin de rolü var.
Deneysel çalışmalar soya proteininin kemik sağlığının korumasında yararlı olduğunu ve herhangi bir beklenmeyen etkiye yol açmadığını ortaya koymaktadır. Yine soya izoflavonlarının da kemik yapısı üzerinde önemli yararları gösterilmiştir. Ancak deney hayvanları üzerinde yapılan çalışmalar bir etki-eşiğini göstermektedir. Yani yararın sağlanabilmesi için uzun süreli olarak belirli bir doz seviyesinde kullanılması gerekmektedir. Önemle belirtmek istediğim husus düşük miktarlar kadar yüksek miktarlarda kullanılması da etkiyi azaltmaktadır. Yani ben çok miktarda alayım, daha iyi etki gösterir diye bir şey söz konusu değil.
İzoflavonların kemik bileşimi üzerinde hangi mekanizmalar ile etki gösterdiği henüz tam olarak aydınlatılamamış. Etki şeklini açıklamak üzere çok sayıda çalışmalar yapılmakta, ancak tek bir mekanizmaya bağlamak mümkün değil, şüphesiz. Muhtemel etki şekillerinden biri kemik oluşumunu artırması (osteoblast ile), diğeri ise hücre çekirdeğindeki östrojen reseptörüne bağlanarak muhtemelen bir özgün gen sentezini artırması gibi. Mesela tespit edilen bir diğer etki şekli, izoflavonlardan biri olan genistein’in osteoklastlardan asit salınımını azaltarak kemik erimesini azaltması. Bir diğer çalışmada ise diğer bir izoflavon olan daidzein’in bağırsaklardan kalsiyum emilimini artırdığı bildiriliyor.
Hayvansal proteinin fazla kullanılması kemik erimesi riskini artırıyor
Diğer taraftan, yapılan bir çalışmada beslenmesinde çok hayvansal protein kullanan kişilerde idrar ile kalsiyum atılımının arttığı (hiperkalsürik etki)) ve bunun osteoporoza yol açtığı belirlenmiş. Soya proteini kullanılması ile kalsiyum kaybının önemli derecede düştüğü gözlenmiş. Dolayısıyla hayvansal protein yerine mümkün olduğunca soya proteini (tofu, soya unu, vb.) kullanılması doğru olacaktır. Yapılan bir klinik çalışmada, menopozlu 66 gönüllüye altı ay süresince izoflavon bakımından zengin (günlük 90 mg izoflavon) ve düşük (günlük 56 mg izoflavon) soya proteini taşıyan ilaç verildiğinde, yüksek izoflavon alan grupta, plasebo (etkisiz madde verilen grup) olarak yağsız süt verilen gruba göre kemik mineral derişimi ve kemik yoğunluğunda belirgin gelişim gözlenmiştir. Benzer sonuç menopoza girmek üzere olan 69 kadın üzerinde yapılan bir çalışmada da gözlenmiş. Yine altı ay süre ile izoflavonca zengin (günlük 80,4 mg) ve düşük (günlük 4,4 mg izoflavon) soya proteini taşıyan ilaçları ve plasebo olarak da buğday proteini verilmiş.
İzoflavonlar her hastaya aynı derecede etkili olamıyor
Araştırmalarda en dikkati çeken husus, aynı miktarda izoflavon verilen hastalarda gözlenen farklı tedavi cevabı. Yani, kimisi tedavi sonuçlarından memnun, kimisi ise memnun değil. Bu muhtemelen farklı kişisel metabolizma ve emilim özelliklerinden kaynaklanmakta. Nitekim, bir çalışmanın sonuçları bence çok ilginç. İdrarında, izoflavonların kalın bağırsaklarda dönüştüğü madde olan, ekuol miktarı yüksek olarak bulunanlar tedavinin sonuçlarından memnun olduklarını belirtirken, idrarında ekuol miktarı düşük olanlar memnun olmadıklarını ifade etmişler. Bunun açıklamasını ise şu şekilde yapmışlar; “Bağırsaklarda bulunan bir yararlı bakteri tarafından izoflavonlar etkili şekli olan ekuole dönüştürülüyor. Eğer kişinin bağırsağında bu bakteri bulunmuyorsa, ekuole dönüşüm yeterince gerçekleşmediğinden izoflavonlar etkisiz kalıyor”. Yani ilacın yararlı olup olmaması bağırsağımızda bulunan bir bakteriye bağlı. Çok ilginç değil mi?