Gelişen teknolojiler artık doğacak çocuğunuzun cinsiyetini önceden öğrenmenize olanak sağlıyor. Peki ya doğacak çocuğun cinsiyetini belirlemek? Bu amaçla uygulanan çeşitli yöntemler olduğunu biliyoruz. Ne derece başarılı oldukları hakkında bir fikrim yok, ancak son zamanlarda bir yayın dikkatimi çekti. Yenilen yiyeceklerin çocuğun cinsiyetinin belirlenmesinde bir miktar rolü olabileceğini deneysel olarak ortaya koyuyor.
Son 30 yıl içerisinde yürütülen bazı deneysel çalışmalar ile ebeveynin kan pH’sı (asitliği) ve kandaki tek değerlikli iyonların (sodyum ve potasyum) çift değerlikli iyonlara (kalsiyum ve magnezyum) oranının cinsiyeti belirleyici bir etken olabileceği ileri sürülüyor. Eğer kanda sodyum ve potasyum oranı yüksek ise, yumurta hücresinin Y kromozomu taşıyan spermleri daha kolaylıkla absorplayacağı ve dolayısıyla erkek çocuk doğurma olasılığının artacağı, tersi olarak sodyum ve potasyum oranının kalsiyum ve magnezyum oranından daha düşük olması durumunda ise yumurta hücresinin X kromozomu taşıyan spermleri absorplayarak kız çocuk doğurma olasılığının artacağı ileri sürülüyor. Burada bir hususu belirtmek gerekir sanırım, kalsiyum ve mağnezyum vücudun önemli mineralleri, dolayısıyla bunların oranını düşürmek söz konusu değil, sadece sodyum/potasyum bağıl oranının artırılması söz konusu.
Hindiba yaprakları cinsiyet belirlemede etkili olabilir mi?
Araştırmada bu öneriyi incelemek üzere, İslam ülkelerinde erkek çocuk doğurttuğuna inanılan bir bitki olan “hindiba” yaprak özütü ile sıçanlarda deneyler yapılmış. Deney hayvanlarına 30 gün süre ile iki farklı derişimde hindiba özütü verilmiş. Deney sonucunda sıçanların kan analizleri yapılmış ve ardından çiftleşmeye alınmış. Daha yüksek derişimde özüt verilen grupta “sodyum ve potasyum” oranının belirgin bir şekilde arttığı, “kalsiyum ve magnezyum” oranının ise değişmeden kaldığı görülmüş. Bu grup sıçanlarda erkek doğurma oranının belirgin bir şekilde arttığı gözlenmiş. Sonuç istatiksel olarak belirgin ama sonuç yüzde yüz değil, sadece yüzde on civarında bir olasılık artışı söz konusu. Yani hindiba özütü verilmeyen grupta doğan sıçanların cinsiyet oranı hemen hemen eşitken (yüzde 49/51), yüksek hindiba derişimi uygulanan grupta erkek sıçan oranı yüzde 60, dişi oranı yüzde 40 olarak tespit edilmiş. Bir açıklama daha; bu deneyde kullanılan hindiba türü mavi çiçekli olan “yabani hindiba”. Ülkemizde de yaygın ve taze taban yaprakları salata olarak yeniyor. Bir de sarı çiçekli olan ve yine yaprakları salata olarak tüketilen kara hindiba var; bu deneyde bu türü kullanılmamış.
Burada ufak da olsa erkek çocuk doğurma olasılığında bir artış bulunması sonucunu abartarak çok miktarda hindiba yenmesi şüphesiz bazı riskler oluşturabilir. Deney hayvanları üzerinde yapılan toksisite değerlendirmelerinde normal miktarlarda kullanıldığında bir zararı tespit edilmemiş olmasına karşılık, yine de abartmamak gerekir diye düşünüyorum.
Hindiba oksidan hasarı önleyebilir
Diğer taraftan, marul, roka ve hindiba gibi salata olarak tüketilen sebzelerin oksidan hasarı (antioksidan, antiradikal) ne derecede önleyebileceği konusunda yapılan bir deneysel çalışmada, hindibanın en yüksek polifenolik içeriğine sahip olduğu ve dolayısıyla oksidan hasara karşı en yüksek etkiyi (antiradikal) gösterdiği tespit edilmiş.
Hindiba kökü ise ülkemizde kavrulduktan sonra kahveye benzer bir aroma kazandığından kahve yerine kullanılmaktadır. Köklerinin zengin inülin içeriği nedeniyle, FOS (frukto oligosakarit) olarak bağırsak sağlığını düzenleyen ve şişerek bağırsaklarda doluluk hissi yarattığından acıkmayı geciktirici bazı ilaçların temel bileşeni olarak kullanılmaktadır.