Zencefil sadece bir baharat mı?
Baharatların yemeklerimize aroma ve lezzet vermelerinin ötesinde sağlığımız için ne gibi yararlar sağlayabileceği ve bu konuda yürütülmüş bilimsel çalışmaların sonuçlarını tartıştığımız yazı dizimizde bu hafta “Zencefil” i inceleyceğiz.
Zencefil, tropiklerde yetişen bir bitkinin toprakaltı gövdesi (Latince bilimsel adı; Zingiber officinale). Ülkemizde doğal olarak yetişmemesine rağmen güzel aroması nedeniyle yemeklerimize lezzet vermek üzere baharat olarak kurutulmuş veya taze halde mutfaklarımızda yüzlerce yıldır yararlanırız. Köri olarak bildiğimiz baharat karışımının içerisinde de bir çok baharat ile birlikte yer alıyor. Ancak zencefili sadece bir baharat olarak tanımlamak büyük bir haksızlık olacaktır. Peki sağlığımız üzerinde ne gibi etkileri var?
Zencefilin yararları saymakla bitmiyor!
Zencefilin eski kayıtlarda, eski Yunan, İslam, Hint ve Çin metinlerinden başlayarak, doğudan batıya tüm medeniyetler tarafından tedavi amacıyla çeşitli şekilllerde kullanıldığı yer almaktadır: Mide-bağırsak rahatsızlıkları (hazımsızlık, bulantı, mide ağrısı, gaz söktürücü), sinirsel hastalıklar (uykusuzluk, yatıştırıcı), solunum ve idrar yolu enfeksiyonları, romatizma, diş ağrısı, baş ağrısı, şeker hastalığı, kısırlık, hafıza güçlendirici. Geleneksel tedavi kültüründe binlerce yıllık metinler içerisinde yer alan bu bilgilerin ne kadarı bilimsel olarak incelenmiş?
Bulantı ve Kusmalarda etkili
Zencefilin ülkemizdeki eczanelerde “araç tutmasına karşı” önerilen bir ilaç olarak bulantıyı ve kusmayı önlemek amacıyla uzun süredir kullanıldığını bilmem biliyor musunuz? Ne şekilde etki ettiği henüz bilinmemekle beraber, yapılan klinik çalışmalar ile günde 1-2 gram zencefil uygulanması ile kusmayı önleyici diğer ilaçlar kadar etkili olduğu gösterilmiştir.
Hamilelerde bulantı ve kusma şikayetlerinde
Doğal bir ürün olması ve güvenilirliği nedeniyle hamilelik süresince karşılaşılan bulantı ve kusma şikayetlerinin hafifletilmesinde de bu ilaçtan yararlanılmaktadır. Bilimsel nitelikte bir klinik çalışmada, hamileliğin ilk üç ayında 1 gram zencefil içeren şurup verilen gruptaki gönüllülerin yüzde 77’sinde iki haftalık süreçte bulantının belirgin bir şekilde azaldığı, boş ilaç verilen gruptaki gönüllülerde ise bu oranın yüzde 20 olarak gözlendiği bildirilmektedir.
Ancak Zencefilin rahim hareketlerini artırıcı etkileri bulunduğundan kullanılacak miktarın iyi ayarlanmaması durumunda düşüklere yol açabilir. Önerilen miktar dört eşit kısma bölünmüş halde günde 1 gram. Bu hususta mutlaka hekim ve eczacı kontrolü gerekiyor.
Ameliyat sonrası bulantı ve kusmalarda
Ameliyat sonrasında hastalarda görülen bulantı ve kusma, ameliyat tipi, anestezi yöntemi, cinsiyet, yaş, kişisel hassasiyet gibi etkenlere göre ortaya çıkan sorunlardan biridir. Hastanede kalış süresinin uzaması gibi maddi olumsuzlukların yanı sıra çeşitli fizyolojik etkilere (su kaybı, tuz dengesinin bozulması, yorgunluk, mide fıtığı gibi) de yol açabilmektedir. Zencefilin ameliyat sonrası bulantılar üzerinde de etkili olup olmadığını araştıran klinik çalışmalardan ikisinde kullanılan sentetik ilaç kadar etkili olduğu, diğer ikisinde ise belirgin bir etkisi bulunmadığı gözlenmiştir. Ancak bu çalışmalarda kullanılan miktarların düşük olması (100 miligram ile 1 gram arası) net bir sonuç çıkarmayı önlüyor. Nitekim toplam olarak 363 hastada yürütülen bu çalışmaların bilimsel olarak değerlendirildiği 2006 tarihli bir meta analiz çalışmasında, günlük 1 gram zencefil uygulanmasının belirgin bir şekilde daha etkin olduğu sonucuna varılmıştır.
Kanser kemoterapisinin yol açtığı bulantı ve kusmalarda
Bulantı ve kusma gibi sorunlar nedeniyle tedavinin olumsuz etkilendiği bir durum ise kanser kemoterapisi alan hastalarda görülüyor. Yapılan bir klinik çalışmada 41 lösemi hastasında kemoterapötik ilaca olan tahammülü artırdığı gözlenmiş. Bu ilk klinik çalışmadan sonra deney hayvanları üzerinde yürütülen çalışmalarda, kemoterapi ilacının (cisplatin) yol açtığı mide boşalmasını geciktirici etkinin belirgin bir şekilde giderildiği ve kusmayı önlediği tespit edilmiştir. Nitekim 2007 tarihli bir raporda Amerikan Kanser Enstitüsü (National Cancer Institute) tarafından desteklenen faz II/III kademesinde bir klinik çalışmada bu konunun incelenmekte olduğu bilgisi yer alıyor. Sonuçları açıklandığında bu konuda daha net bir yorum yapabilmek mümkün olabilecektir sanırım.