
Vücut demir depolar ve hayat boyunca vücutta demir seviyesi yükselir. Yükselen demir seviyesinin ise yaşa bağlı hastalıkların oluşumunda, özellikle koroner kalp hastalıklarında risk oluşturabileceği ileri sürülmektdir. Bunun muhtemel nedeni, demirin vücutta oksidanların oluşumuna yol açan reaksiyonların oluşumunu hızlandırması ve neticede oksidan etkenlerin vücutta birikmesi şeklinde açıklanmaktadır. Aslında 1992 yılında yayınlanan bir çalışmada, Finlandiyalı erkeklerin kanındaki yüksek demir seviyesi miyokart enfarktüsü riskini artıran başlıca etkenler arasında gösterilmişti. Ancak daha sonra yapılan çalışmalar bu sonucu desteklememişti.
1960 yılında Girit ve Zutphen (Hollanda)’da yaşayan 40-59 yaşları arasında erkek gönüllülerde yapılan bir çalışmada koroner kalp hastalığından ölenlerin sayısının Girit’te yaşayan gönüllülerde dörtte bir oranında daha düşük olduğu tespit edilmişti. Ancak her iki toplumda da serum kolesterol ve kan basıncı seviyelerinde belirgin bir fark bulunmaması nedeniyle bu durumu açıklayıcı etkenler araştırılmıştır. Bu konuda yapılan bir saha çalışmasının sonuçları Avrupa Kardiyoloji Birliğinin (European Society of Cardiology) dergisinin son sayılarından birinde yayınlandı. Araştırıcılar, bu defa yine Girit ve Zutphen’de daha önceki çalışmalarına katılmış ve halen hayatta olan gönüllülerden 79 yaş ve üzerinde olanlardan alınan kan örneklerinde (Girit’ten 105 ve Zutphen’den 139 kişi), oksidatif etkenlerden demir seviyesi (serum demir, transferrin, ferritin seviyeleri ve demir bağlama kapasitesi), kan dolaşımındaki antioksidan seviyesi (E vitamini ve karonenoit-likopen miktarı) ölçülmüş. Laboratuvarlar arasındaki farklı ölçüm tekniklerinden ortaya çıkabilecek sapmaları önlemek için tüm analizler aynı laboratuvarda yapılmış.
Çalışma sonucunda Girit’te yaşayanlarda demir seviyesinin düşük olduğu, özellikle serum ferritin seviyesi iki misli daha az olduğuna dikkat çekiliyor. Yine Girit’li gönüllülerde kan antioksidan seviyesinin daha yüksek olduğu, likopen seviyesinin dört misli yüksek olduğu tespit edilmiş. Bu çalışmada dikkatimi çeken bir kaç husustan söz etmek istiyorum. Bunlardan bence en önemlisi, Zutphen’dekilerin yüzde 18’inin vitamin desteği almasına karşılık, Girit’tekilerin sadece yüzde 3’ü dışarıdan vitamin desteği kullanmakta. Bu muhtemelen sebze meyva ağırlıklı beslenmenin yanı sıra zeytin yağı kullanımının olumlu katkısını ortaya koyuyor. Diğer bir husus ise, Zutphen’deki gönüllülerin yüzde 21’inde halihazırda kanser teşhisi konulmuş olmasına karşılık, Girit’te bu oran sadece yüzde 7.
Çalışmanın sonuçlarının genç kişiler için bir ölçüt olamayacağı, demir seviyesi ve antioksidan seviyelerindeki farklılıkların Girit ve Zuphen’deki koroner kalp hastalıklarından ölümleri nedeni olarak kabul edilmemesi gerektiği özellikle vurgulanıyor.
Şimdi sanırım hepinizin kafası karıştı! Serum demir seviyesi koroner kalp hastalıklarının gelişiminde bir etken mi, değil mi? Bu konuda henüz kesin bir sonuç çıkaracak yeterli bulgu yok. Bence burada üzerinde daha çok durulması gereken husus “antioksidanların kullanımı”, özellikle de beslenme şeklinize dikkat ederek vücudun antioksidan seviyesini yeterli seviyede tutmaya çalışmak, koroner kalp hastalığı veya kanser, bir çok hastalığın oluşumu riskini azaltabileceği artık çok bilinen bir gerçek.