Modernleşmenin sağladığı büyük yararlara karşılık hepimiz her gün giderek artan şekilde çevresel, radyasyon, ilaç tedavisi, tarım ilaçları gibi etkenlere bağlı olarak toksinlere maruz kalıyoruz. Bu toksinlerin çoğunluğu yağda çözünür karakterde olduğundan vücudumuzda yağdokusunda birikerek vücudumuza zarar vermektedir. Bu nedenle, vücudumuzdan bu toksinlerin uzaklaştırılması için önlemler alınması gerekir. “Detoksifikasyon” adı verilen bu uygulamalar için tek kaynak bitkilerdir. Dolayısıyla, bitkisel ilaçlarla belirli aralıklarda kürler uygulanmasının yanı sıra beslenme şeklimizde de değişiklikler yapılması önerilmektedir.
Vücudumuzda detoksifikasyonla ilişkili en önemli organ karaciğerdir. Burada yağda çözünen toksinler suda çözünen metabolitler haline dönüştürülerek vücuttan idrar ile atılması sağlanır. Karaciğerde bu işlem iki kademede gerçekleşir. Birinci kademede toksinler Faz I enzimleri olarak adlandırılan sitokrom P450 (CYP olarak kodlanmış yirmibeşten fazla enzim) enzimleri ile biyotransformasyona uğratılarak suda çözünürlüğü artırılır. Ancak bu işlemler sırasında vücudumuza zarar verebilecek serbest radikaller ve reaktif oksijen türleri ortaya çıkar. İşte bu zarar veren son grup maddeler ise yine karaciğerde Faz II enzimleri tarafından konjügasyon suretiyle etkisiz hale dönüştürülür. İşte vücudumuzda bu Faz I ve Faz II enzimler arasındaki denge, vücudumuzun sağlığı bakımından çok önemli. Çünkü vücudumuzdaki Faz I enzimlerinin ürettiği zararlı atıkların yok edilmesi için Faz II enzimlerine gereksinim var. Eğer çevresel vb. bileşiklerin yanı sıra stres, sigara, alkol gibi etkenlerle fazla iç içeyseniz risk artıyor. Bu nedenle, karaciğerin bu işlevlerini besinlerle ve besin destekleri ile desteklememiz son derece önemli.
Ben sağlıklıyım, diye kendinizi avutmayın. Karaciğer en sadık dostumuzdur; ona yaptığımız onca kötülüğe rağmen görevini yapmaya çalışır. Ta ki, görev yapamaz hale gelinceye kadar. O zaman da artık çok geç!
Lahanagiller (bilimsel adı Brassicaceae) ailesi bitkileri; brokoli, lahana, karnabahar, turp, roka gibi kış sebzeleri bu konuda en önemli destekçilerimiz. Bu sebzeler glukosinolatlar, sülfatlar ve glutatyon [en önemli Faz II enzim] sentezini destekleyen sistein taşıyan proteinler bakımından zengindir. Bu nedenle Lahanagil sebzeleri kanserden korunmamız için sıklıkla önerilmektedir. Yapılan deneysel araştırmalarda, bu ailenin bir sebzesi olan siyah turp’un faz I (sitokromlar 1A1, 1A2) ve faz II (glutatyon-S-transferaz, kinon redüktaz, mikrozomal epoksi hidrolaz) enzimlerini uyardığı gözlemlenmiştir.
Belirli kriterlere göre seçilen 25-35 yaşları arasında genç sağlıklı ve normal kilolu gönüllüler (20 erkek) üzerinde yürütülen bir pilot çalışmanın sonuçları da bu bulguları destekliyor. Dört hafta süresince siyah turp taşıyan bir besin desteği verilen gönüllülerin her hafta kan ve idrar analizleri yapılıyor. Son gün (28.nci gün) gönüllülere parasetamol (1000 miligram, karaciğere zararlı olduğu bilinen ağrı kesici) verildikten sonra 8 saat boyunca 2 saat aralıklarla kan ve idrarlarında bu ilacın vücuttan atılış hızını izliyorlar. Sonuç değerlendirmesinde siyah turp’un Faz I ve II enzimlerin miktarını artırarak toksik etkili parasetamolün vücuttan hızla atılmasını sağladığı bildiriliyor.
Evans et al., 2014: An open-label pilot study to evaluate the efficacy of Spanish black radish on the induction of phase I and phase II enzymes in healthy male subjects. BMC Complementary and Alternative Medicine 14: 475.