Türk Dil Kurumu sözlüğünde “Uzman” şu şekilde tanımlanmış: “1. Belli bir işte, belli bir konuda bilgi, görüş ve becerisi çok olan (kimse), mütehassıs, kompetan: 2. Belli bir bilim dalında lisansüstü öğrenim derecesine sahip kimse, spesiyalist. 3. Bilirkişi.”. Aslında 2. maddede yer alan tanım ile 1. maddede yer alan tanım birbiri ile uyumlu değil. Yani bir konuda lisansüstü kısa bir eğitim alınarak bir konuda derinlemesine ve yeterli bilgi görüşe sahip olunabilir mi? Ünlü düşünür Sokrates binaltıyüz yıl önce “Gerçek bilgi hiçbir şey bilmediğini bilmektir.” sözleri ile bilginin “o dönemlerde bile” sonsuzluğunu ifade etmişti. Günümüzde ise bilginin ulaştığı boyutu ölçebilmek mümkün değil, şüphesiz. Bu nedenle bir alanda “uzman” unvanını kullanırken hassas davranılması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle de sağlık alanında çok daha dikkatli davranılmalı. Ayrıntılı incelemeden insanları yanlış yönlendirmek “uzmanlık” ünvanına maalesef zarar veriyor, güveni zedeliyor.
Geçen hafta basın bültenleri ile dağıtılan ve gazetemizde de yer alan bir yazıda Fitoterapi Uzmanı olarak tanımlanan bir arkadaşımız bitki çaylarının risklerinden bahsediyordu. Gerçekten de yazıda yer verildiği gibi bitki çaylarının “zararsızdır” düşüncesi ile çok miktarda tüketilmesi zararlı olabiliyor. Aynı şey “su” için de söz konusu. Susuz yaşayamayız, ama fazla miktarda içersek su öldürücü olabilir. Ancak, ne yazık ki, çayların etkileri ile ilgili önemli hatalar dikkatimi çekti.
Kekik çayı için “tansiyon düşürücü etkisinden dolayı yüksek tansiyon hastalarında ilacın etkinliğini arttırdığından sanılanın aksine olumsuz sonuçlar doğurabiliyor” bilgisi tamamen yanlış. Halbuki, kekik çayında kokulu içerik olan uçucu yağın tam tersine tansiyon yükseltici etkisi bulunmaktadır. Dolayısıyla yüksek tansiyon hastalarına asla kekik çayı önerilmez. Benim yazılarımı izleyenler bu konuda uyarılarımı hatırlayacaktır.
Ekinezya çayı ile ilgili olarak “bağışıklık sistemini güçlendirici etkisiyle soğuk algınlığında çok sık kullanılıyor. Vücut direncini artırmak için 1 ay düzenli ekinezya çayı içilebilir” şeklinde verilen bilgi de doğru değil. Yazılarımı izleyenler bilir, ekinezya çayının soğuk algınlığında bir yararı bulunmadığı bilimsel araştırmalar ile ortaya konulmuştur. En etkili şekli topraküstü kısımlarının taze halde sıkılması ile elde edilen özsu kullanılarak hazırlanan şurup ya da alkollü özütü ile hazırlanan damlasıdır. Nitekim Almanya’da soğuk algınlığı için hazırlanan bitki çayının içerisine ekinezya damlası ilave edilir. Ekinezya ürünlerinin soğuk algınlığı şikayetlerinin ilk hissedildiği gün başlanarak en fazla 15 gün kullanılması önerilmektedir. Daha uzun süre kullanılmasının herhangi ilave yararı bulunmadığı bildiriliyor. Diğer taraftan, ekinezya çiçeklerinin çay olarak kullanılması, papatya polenlerine alerjisi olan bireylerde risklidir.
Sinameki çayının ise “3 hafta” değil, bir haftadan fazla sürekli kullanılması istenmez. Bağırsak cidarına hasar vererek olumsuz sonuçlara neden olabilir.
Zerdeçal çayı ile ilgili olarak “kanser hastalarında kemoterapi ve radyoterapinin etkisini artırıyor” şeklinde yer alan bilgi de doğru değil. Zerdeçalın etkili maddesi olan kurkuminotler su içerisinde hızla bozunduğu ve vücutta güçlükle emilebildiği için, zerdeçal çayından herhangi bir yarar beklemek mümkün değil. Bu bakımdan yüksek emilim sağlayan özel formüller kapsül halinde kullanılmaktadır.
Görüldüğü gibi söz konusu yazıda maalesef göz ardı edilemeyecek kadar önemli yanlışlar bulunmaktaydı. Dolayısıyla, bilinçsiz şekilde genelleme yapılarak “meyve yemeyin”, “bal yemeyin”, “ekmek yemeyin” gibi söylemlerle insanları yanlış yönlendiren öneriler arasında yerini alacağını düşünüyorum.