
Son yıllarda piyasaya sürülen gıda desteği ürünlerin büyük çoğunluğunun satışını artırmak amacıyla “zayıflatıcı” olarak pazarlandığını görüyoruz. Zayıflamaya çalışan milyonlarca kişinin, Nasrettin Hoca’nın göle yoğurt çalması gibi, “Ya tutarsa” mantığı ile bu ürünlerden bir kere bile satın alsa ortaya çıkan satış rakamını tahmin edebilirsiniz. Bilimsel açıdan bakıldığında ise, önemli olan, ileri sürülen zayıflatıcı etkisinin bilimsel çalışmalar ile ne derecede desteklendiğidir. Bilimsel çalışmaların “güvenilir” kaynaklarda yayınlanmış olması bir diğer önemli husus, şüphesiz. Çünkü bazı dergilerde “düzmece deneysel sonuçların” yayınlanması da mümkün olabiliyor. Diğer taraftan, insan ve deney hayvanları arasındaki farklı metabolizmalar nedeniyle deney hayvanları üzerinde yürütülmüş deneysel bulgular ürünün etkinliği hakkında ancak fikir verebilmektedir. Dolayısıyla insanlar üzerinde klinik çalışmalarının yürütülmesi önemlidir.
Zayıflama takıntısı içerisinde her piyasaya sürülen ürünü denemeye kalkarsanız vücudunuzda kalıcı hasara yol açmanız mümkün olabilir. Geçen sene bir salgın halinde uygulanan “lavman” uygulaması gibi. Kaç kişi bu “akıl dışı uygulama” ile zayıflayabildi, acaba? Henüz “Her istediğimi yiyeyim, hem de zayıflayayım” şeklinde bir düşünce ile başarıya ulaşmak mümkün değil. Kendi vücudunuzu, metabolizmanızı tanımanız ve buna uygun bir diyet seçmeniz gerekir. Diyet ve egzersiz ile birlikte uygulanmayan bir zayıflama programının başarılı olması beklenmemeli.
Kırmızı biber meyvesi ve kapsaisin yağ metabolizmasını hızlandırıyor
Son zamanlarda, kırmızı biberin zayıflama programlarında ne derecede etkili olabileceği konusu tartışılıyor. Benim için önemli olan husus ise, bu iddialar ve tartışmaların ne derecede bilimsel bulgular ile desteklendiği.
Kırmızı biberin içerisinde acı lezzetini veren kapsaisin isimli maddenin vücuttaki yağ metabolizmasını artırarak zayıflamada yararlı olabileceği ilk olarak Japon araştırıcıların dikkatini çekmiş. Kapsaisin sempatik sinir sistemi uyararak adrenal medulladan kateşolaminlerin salgılanmasını sağlamakta ve bu suretle enerji ve yağ metabolizmasını artırdığı ileri sürülmektedir. Kırmızı biberin yenilen miktarla orantılı olarak, yemek sonrası vücuttaki metabolizmayı hızlandırarak besinlerin yakılmasını uyarabileceği, iştahı baskılayarak alınan enerji miktarını azaltabileceği ve bu suretle vücuttaki yağ kitlesinin azalmasını sağlayabileceği düşünülmektedir. Yemekle alınan yağlar, taşıdığı yoğun enerjiye karşılık doygunluk yaratma kapasitesi düşük olduğundan obezite oluşumunda önemli bir etkendir. Dolayısıyla kırmızı biberin yağ metabolizmasını hızlandırması obezite oluşumunun engellenmesi ve tedavisi bakımından yararlı olabilmesi muhtemeldir. Bu konuda Japon araştırıcılar tarafından yürütülen klinik çalışmalarda kırmızı biberin iştahı baskıladığı, toplam alınan besin miktarında azalmayı sağladığı ve enerji sarfiyatını artırdığı sonucuna varılmıştır.
Daha sonra yürütülen bir çalışmada ise gönüllülerin bir kısmına kırmızı biberin etkili maddesi kapsaisin kapsül halinde yutturularak doğrudan mide-bağırsak sistemine gitmesi sağlanırken, diğer bir kısmına ise kapsaisin domates suyu içerisine ilave edilerek verilmiş. Sonuçta, alınan enerji miktarının kapsaisinin domates suyu içerisinde verilmesi ile daha belirgin bir şekilde azaldığı gözlenmiş. Yani kapsaisin ağızdan temas ile verildiğinde iştahı daha yüksek oranda (yüzde 25-30 kadar) baskılamış. Benzer bir sonuç bir başka grup araştırıcı tarafından da aynı yıl içerisinde yayınlanan çalışmada ortaya konuluyor. Bu çalışmada ise erkek gönüllülere değişen acılıkta kırmızı biberli çorba ve boş kapsül (plasebo kapsül), diğer gruba ise kırmızı biber içermeyen çorba (plasebo çorba) ile birlikte kapsaisin taşıyan kapsül verilmiş. Deney sonucunda kırmızı biberli çorba verilen gönüllülerde kırmızı biber miktarı arttıkça iştahı baskıladığı tespit edilmiş. Yani kırmızı biberin iştahı kesici etkisinin ağız yoluyla alındığında sempatik sinir sistemini uyarmasına bağlı olabileceği sonucuna varılmış.
Burada sorun, verilen miktarın artmasına bağlı olarak etkinin artması. Şüphesiz kırmızı biberin fazla miktarda tüketilmesi pek mümkün değil. Mide-bağırsak sisteminde yol açabileceği tahrişe bağlı ortaya çıkabilecek sorunlar ciddi boyutlarda risk yaratabilir.
Piyasada farklı bileşimlere sahip “kırmızı biber kapsülleri” zayıflama amacıyla pazarlanıyor. Kullananların ifadeleri yukarıdaki deneysel sonuçları destekler nitelikte; yani iİştahı baskılıyor. Ancak literatürde tansiyonu yükseltebileceği ve astım krizlerini tetikleyebileceği yönünde bazı uyarılar yer alıyor. Nitekim, bir dostum tansiyonu yükselttiği için kırmızı biber kapsüllerinin kullanımını kesti.
Benim bu konudaki endişelerim biraz daha farklı boyutta. Bu ürünlerden biri üzerinde yaptığımız incelemede kapsüllerde, kırmızı biber yerine kapsaisin kullanıldığını tespit ettik. Halbuki, kutunun üzerinde “kırmızı biber meyvesi” taşıdığı yazılı idi. Bu durum aklıma geçtiğimiz sene çıkan skandalı hatırlattı. Hani Çin kaynaklı bir bitkisel zayıflama ürünü içerisine normalin 3 katı sibutramin isimli zayıflatıcı kimyasal maddenin ilave edildiği ve bazı ölümcül vakalara yol açtığı olay. Bu kırmızı biber hapları da Çin kaynaklı olduğuna göre ne derece güvenilir olduğunu bilemiyorum. Nitekim bir kaç gün önce gazetelerde yer alan bir genç kızım ölüm haberinin ayrıntılarında zayıflama hapları kullandığı ve 11 kilo verdiği bilgisi yer alıyordu. Henüz ayrıntısını bilmiyoruz. Bilmiyorum boşuna mı endişeleniyorum?