Son zamanlarda çok popüler olan; Brokkoli, Brüksel lahanası, lahana, karalahana, karnıbahar, turp, su teresi, şalgam gibi günlük hayatımızda sıklıkla yararlandığımız sebzelerin hepsi aynı bitki ailesinin fertleri; Turpgiller (Bilimsel olarak Brassicaceae). İçerisinde bulunan ve keskin yakıcı lezzetlerini veren kükürt taşıyan bileşiklere “Glukosinolatlar” adı veriliyor. Bu bileşikler bitki parçalandığında hücrelerde bulunan mirozinaz enzimi vasıtasıyla parçalanarak indoller ve izotiyosiyanatlar gibi biyolojik olarak etkili bileşiklere dönüşüyor. Son yıllarda bu bileşiklerin kanserlerin önlenmesinde rol oynayabileceği düşünülüyor.
Yürütülen çalışmaların sonuçlarına göre, glukosinolatların parçalanma ürünlerinin vücudumuzda oluşan ya da dışarıdan aldığımız kansere yol açan (kanserojen) toksinlerin vücuttan atılmasını sağlayarak, hücrenin DNA’sının hasar görmesini ve dolayısıyla kanser hücrelerine dönüşümünü önleyebileceği ileri sürülüyor. Bilhassa parçalanma ürünlerinden indol-3-karbinol’ün östrojen hormonu (kadın hormonu) üzerinde negatif düzenleyici etkisi tespit edilmesinden sonra hormona-bağlı kanserlerde muhtemel yararları üzerinde çalışmalar dikkati çekiyor. Ancak epidemiyolojik çalışmalarda ne göğüs kanserleri ne de prostat kanseri gelişimi üzerinde engelleyici bir rolü bulunduğuna dair belirgin bir sonuca ulaşılamamış. Diğer taraftan, diğer kanser tipleri üzerinde yürütülen geriye dönük sorgulama (retropektif) araştırmalarının sonuçları da oldukça tartışmalı. Yani, bazı çalışmalarda turpgiller ailesinden sebzelerin tüketimi ile kanser gelişimi arasında ters bir ilişki bulunduğu tespit edilirken, bazılarında herhangi bir ilişki kurulamamış. Şimdiye kadar yayınlanan çalışmaların sonuçlarına göre, sadece akciğer ve kolorektal (kolon ve rektum) kanserlerde, kişilerin kalıtsal özelliklerine bağlı olarak olumlu sonuçlar alınabilmesi mümkün. Peki hangi koşullarda yararlı olabilir?
1990 yılında yayınlanan küçük bir klinik çalışmada, günde 250 gram brokkoli ve 250 gram Brüksel lahanası tüketilmesi ile fazla pişirilmiş ette meydana gelen olası kanserojenlerin idrardan atılımının belirgin bir şekilde arttığı tespit edilmiş. Bu bakımdan kolorektal kanserlerde turpgiller sebzelerinin koruyucu etkilerinin söz konusu olabileceği ileri sürülmüştür. Ancak daha sonra yürütülen dört saha çalışmasında, bu bulguları destekleyen sonuçlar alınamamış. Sadece Hollanda’da yürütülen bir çalışmada yüksek miktarda (günde 58 gram) turpgiller sebzeleri tüketen kadın ve erkek yetişkinlerde, az tüketenlere (günde 11 gram) oranla belirgin şekilde daha düşük kolon kanserine rastlandığı gözlenmiş. Bu çalışmanın ilginç bir sonucu, yüksek miktarda turpgiller sebzelerinin kullanılmasının kadınlarda rektal kanser riskini artırabilmesi.
Bu sebzelerin yararı kişilerin kalıtsal özelliklerine bağlı
Son zamanlarda yürütülen çalışmalar turpgiller sebzelerinin kanserler üzerindeki koruyucu etkisinin kişilerin kalıtsal özellikleri ile yakından ilişkili olabileceğini ortaya koymaktadır. Glukosinolatların parçalanma ürünlerini metabolize edecek ve vücuttan uzaklaştırabilecek kalıtsal sistemlere sahip olmak gerekiyor. Glutation-S-transferaz (GST) enzimi bu parçalanma ürünlerinden izotiyosiyanatları ve diğer bazı maddeleri metabolize ederek vücuttan uzaklaştıran enzim. Ancak kalıtsal olarak bu enzimin GSTM1-null ve GSTM2-null varyantlarını taşıyan fertlerde GST enzimi üretilememektedir. GST enzimi düşük bulunan fertlerde izotiyosiyanatlar vücuttan yavaş uzaklaştırılabilmekte ve dolayısıyla kanserojenler üzerinde daha uzun süre etkili olabilmektedir. Nitekim, epidemiyolojik çalışmalarda GSTM1-null ve GSTM2-null seviyesi yüksek olan kişilerde akciğer ve kolon kanseri gelişiminin daha düşük olduğu gözlenmiş.
Sonuç olarak, brokkoli, Brüksel lahanası, lahana, gibi son zamanların en popüler sebzelerinin günlük beslenme programlarımızda yer almasının başta kanserler olmak üzere bir çok hastalıktan koruyucu olarak önerildiğini görüyoruz. Ancak yapılan çalışmalar bu yararın sınırlı olduğunu, kişilerin kalıtsal özelliklerine göre ve bu sebzelerin pişirilme şekillerine bağlı olarak yararın değişiklik gösterebileceğini ortaya koyuyor.