
Menopoz dönemindeki kadınların yaklaşık üçte ikisinde, başlıcası sıcak basması, baş ağrıları, tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları, unutkanlık ve yoğunlaşma zorluğu, atrofik vajinit vb. şikayetler ortaya çıkar. Bu şikayetleri hafifletmek amacıyla modern tıpta en yaygın olarak uygulanan yöntem “hormon tedavisi” (HRT) ile bilhassa vazomotor şikayetlerin giderilmesine çalışılır. Ancak yapılan anket çalışmaları, kadınların çoğunluğunun, söz konusu olabilecek yan etkiler ve diğer riskler nedeniyle şikayetlerin azaltılması için dışarıdan hormon uygulamasına olumsuz baktığını göstermektedir. Bu amaçla çeşitli bitkisel veya diğer doğal tedavileri tercih edenlerin oranı %70 civarında bulunmuş ve kullananların %65 kadarının ise bu uygulamadan memnun olduğu bildirilmiştir. Amerika’da menopoz dönemindeki kadınlar arasında yapılan bir çalışmada doğal ürünleri kullananlarda menopoz şikayetlerinin önemli ölçüde azaltılabildiği ortaya konulmuştur. Aynı çalışmada doğal ürünler ile birlikte hormon tedavisi uygulaması suretiyle en yüksek etkinlik sağlanabilmektedir. Ancak yine yapılan çalışmalar yaklaşık %70’inin kullanılan bu tip tedavileri hekime bildirmediğini ortaya koymaktadır. Bunun başlıca nedeninin ise hekimlerin bu tip ürünlere olumsuz tavrı olduğu vurgulanmaktadır.
Peki bu ürünler ne derecede etkili, ne derecede güvenli?
Basit bir önlem; Hayat tarzı değişiklikleri
Bazı çalışmalar günlük yaşamında daha hareketli olan kadınlarda şikayetlerin daha az olduğunu göstermektedir. Tabii ağır spor vb. tip hareketler değil kastedilen, düzenli hafif aerobik tipi egzersizler, yüzme veya tempolu yürüyüş öneriliyor. Ayrıca alkol ve kafeinli içeceklerden (çay, kahve ve kolalı içecekler, tonik içecekler) kaçınılması da sıcak basması vb. vazomotor şikayetlerin şiddeti ve sıklığı üzerinde etkili olabiliyor. Dolayısıyla öncelikle bu basit önlemlerin uygulanması düşünülmeli, ancak tek başına etkili olmasını da beklememek gerekir.
Fitoöstrojen ne derecede etkili olabilir?
“Fitoöstrojen” olarak adlandırılan bitkisel kaynaklı bileşenler arasında izoflavonlar en çok dikkati çekenlerdir. Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmaların olumlu sonuçları nedeniyle, hormon tedavisi yerine bu tip bileşenleri taşıyan bitki özütleri veya bu özütlerden elde edilen saf bileşenlerin uygulanması giderek yaygınlaşıyor. Fitoöstrojenlerin tedavi alanına girişi de ilginç; günlük diyetinde soyalı ürünleri çok kullanan Uzak-Doğulu kadınlarda menapoz şikayetleri, kalp-damar hastalıkları, osteoporoz (kemik erimesi) ve hormona bağlı kanser olgularının batılı kadınlara oranla daha az rastlanması dikkati çekmiş ve yapılan çalışmalar sonucu soya’dan izoflavonlar elde edilmiştir. İzoflavon tipi bileşikler arasında bilhassa daidzein, genistein, formononetin, biyoşanin A’nın etkileri dikkati çekmektedir.
Kırmızı yonca (red clover) izoflavonları ne derecede etkili?
Kırmızı yonca (Trifolium pratense) bitkisi yukarıda bahsigeçen dört izoflavonu da taşımaktadır. Bu izoflavonlarının menapoz dönemindeki sıcak basması şikayetleri üzerinde etkisini araştıran klinik çalışmaların meta analizini yapan bir çalışmanın sonuçları kısa bir süre önce önemli bir bilimsel dergide yayınlandı. Meta analiz çalışmaları ile, bir ilaç üzerinde farklı araştırma grupları tarafından, değişik hasta grupları ve farklı yaklaşımlar ile uygulanan klinik çalışmaların sonuçları bilimsel olarak değerlendirilerek gerçekten etkili olup olmadığı ortaya konuluyor. Bilhassa bitkisel ilaçların etkili olup olmadığını ortaya koyması bakımından önemli.
Bu çalışmada 1951 ile 2006 yılları arasında yayınlanmış onyedi çalışmadan bilimsel kriterlere uygun olduğu belirlenen beşi değerlendirmeye alınmış. Toplam 825 kişi üzerinde yürütülen bu çalışmalarda kırmızı yoncanın standart kaliteli preparatları günlük 40-82 mg dozda kullanılması durumunda boş ilaç verilen gruba (plasebo) oranla sıcak basması şikayeti üzerinde belirgin derecede azalma sağlayabildiği tespit edilmiş. Ayrıca çalışmaların yapıldığı kısa süreli uygulamalarda herhangi bir yan etki gözlenmediği vurgulanmakta. Burada bilhassa önerilen dozlarda 12 ay sürekli uygulanması ile göğüslerde herhangi bir kitle oluşumuna veya yoğunluk artışına rastlanmadığı hususu önemli. Çünkü, bu tip ürünlerin meme kanseri riskini artırdığı şeklinde bazı iddiaların gerçek olmadığını gösteriyor. Diğer taraftan, kırmızı yonca bitkisinin kumarin tipi bileşikler taşıdığı bilinmektedir. Kumarin türevlerinin kan pıhtılaşması üzerinde etkili olduğu ve bilhassa kan sulandırıcı ilaç (warfarin, aspirin gibi) kullanan kişilerde kanama riskine yol açabileceği bilinmektedir. Bu nedenle kullanılan ürün eğer kırmızı yonca özütü ise kumarin taşımadığına dikkat edilmeli. Ancak saf izoflavon karışımı (gensitein, daidzein vd.) içeren formülasyonlar için bu risk söz konusu değil.