2003 yılında yayınlanan bir bilimsel çalışmadan sonra yazılı ve görsel basının ilgisi tarçının diyabetteki etkisi üzerine yoğunlaştı. Sanırım son günlerde de “tarçın diyabetli hastalarda kan şekerini düşürüyor mu?” sorusu çok tartışılan konulardan biri. 2003 yılında yayınlanan ilk klinik çalışmada tip-2 diyabet hastası 60 gönüllü üzerinde 40 gün boyunca 1, 3 ve 6 gram Çin tarçını ya da boş ilaç (plasebo) uygulanmış. Tarçın verilen tüm hastalarda açlık kan şekeri ortalama yüzde 29 azalma ile 236’dan 175 mg/dl’ye düşürülmüş. Ayrıca trigliserit seviyesinde yüzde 23-30, LDL kolesterolde yüzde 7-27 ve total kolesterolde yüzde 12-26 düşme gözlenmiş. Bu klinik çalışmadan sonra araştırıcıların bu konu üzerindeki ilgisi önemli sayılabilecek bir artış gösterdi. Bilimsel kaynaklarda sadece 2007 yılında bu konuda yayınlanmış 10 kadar çalışma tespit ettim.
2006 yılında yayınlanan bilimsel kriterlere uygun (randomize, plasebo kontrollü, çift körlü) tasarımda bir başka klinik çalışmada, tip-2 diyabetli 79 hastaya 4 ay süresince günde 3 gram tarçın verilmesi ile yine kan şekeri üzerinde belirgin bir etki gözlendiği bildiriliyor. Tarçın verilen grupta açlık kan şekerinde gözlenen düşme yüzde 10,3 iken, boş ilaç verilen deney grubunda yüzde 3,6. Ancak ilk çalışmadan farklı olarak, kolesterol (total, LDL, HDL), trigliserit ve hemoglobin A1c (kan şekeri kontrolü için önemli bir değer) üzerinde bir etki gözlenmemiş. 2007 yılında yürütülen bir başka çalışmada ise, sağlıklı gönüllülere günde 5 gram (tek seferde) Çin tarçını ya da boş ilaç verilmesi ile tarçının glukoz tolerans testi ve insülin direnci üzerinde etkili olduğu ve bu etkisini 12 saat kadar sürdürebildiği gözlenmiş. Bu çalışmada gönüllülerin deneyden iki gün önce ve sonrasında yedikleri, içtikleri (alkol ve kafeinli içecekler kullanılmamalı) kontrol altında tutulmuş olması, bence çalışmanın dikkat çekici önemli bir özelliği. Olumlu sonuç bildiren bu çalışmalarda, özetle, tarçının 3-6 gram günlük miktarlarda uygulanması ile tip-2 diyabet hastalarında kan şekeri üzerinde orta derecede bir etkisi gözlenmiş. 2007 tarihli bir başka çalışmada onbeş kadına (polikistik ovaryum sendromlu) 2 ay süresince her gün tarçın özütü ya da boş ilaç (plasebo) verilmesi ile tarçın özütü verilen grupta insülin direncinin belirgin bir şekilde azaldığı, boş ilaç grubunda ise böyle bir gelişme sağlanamadığı bildiriliyor.
Bunların dışında, bir de olumsuz sonuç gözlenen çalışmalar var: bunlardan ikisi yine tip-2 diyabetli hastalar üzerinde yürütülmüş; ancak etki gözlenmeyen çalışmalarda en çok dikkatimi çeken husus kullanılan miktar; birinde 25 hastaya günde 1,5 gram (500 mg x 3 defa), diğerinde ise 60 hastaya 3 ay süresince günde 1 gram (500 mg x 2) Çin tarçını tableti verilmiş. Sanırım burada yanılgıya yol açan nedenlerden biri, 2003 yılındaki ilk klinik çalışmada günde 1 gram tarçın verilen kişilerde de 6 gram tarçın verilenler gibi etki görüldüğünün bildirilmesi! Ancak daha sonra yapılan ve olumlu sonuç gözlenen tüm çalışmalarda tarçın 3 gram ve üzerindeki miktarlarda kullanılmış.
2007 tarihli bir klinik çalışma ise, farklı olarak Tip-1 diyabet hastaları üzerinde yürütülmüş ve doğal olarak etkisiz bulunmuş. Bu çalışmada hastalara 90 gün süre ile 1 gram tarçın tableti ya da boş ilaç (laktoz) verilmiş. Tarçın üzerinde yapılan deneysel çalışmalarda, vücutta insülin üretimini artırarak etki ettiği ileri sürüldüğünden, insülin üretimi olmayan tip-1 diyabet hastalarında bu tip bir etki gözlenmemesi bence beklenen bir sonuç, diğer taraftan, hastalara verilen miktarın düşük olması (1 gram) ve 90 günlük sürenin alyuvarların yaşam süresinden (120 gün) daha kısa oluşunun bu olumsuz cevapta bir rolü bulunup bulunmadığı tartışılabilir.
Esasında Tarçının şeker hastalarında etkili olup olmadığı konusunda ayrıntılı bir yazı yazmamın nedeni, Fakültemizdeki Fitoterapi Yüksek Lisans Programında eğitim alan bir hekim öğrencimin bana gönderdiği bir elektronik-ileti. 8 ocak 2008 tarihli “Diabetes Today” isimli dergide çıkan ve “Tarçın kan şekeri veya trigliserit seviyesi üzerinde etkisiz” başlıklı yazı. Herhangi bilimsel değeri olmayan bu yazıda yukarıda bahsettiğim sadece olumsuz klinik çalışmaları değerlendirerek bu sonuca varmışlar. Halbuki klinik çalışmalar haricinde, yapılmış deneysel (in vitro ve in vivo) çalışmalar ile tarçının etkinliği ve muhtemel etki şekli ortaya konulmuş. Tarçının vücutta insülin salınımını artırdığı, insülin ile tarçın birlikte uygulandığında insülinin etkisinin belirgin bir şekilde artış gösterdiği tespit edilmiş.
O halde bu çalışmalardan çıkarılabilecek sonuç ne? Aynı bardağın dolu ve boş taraflarından bakılarak yapılan değerlendirmeler gibi! Ben dolu tarafında bakmayı tercih ediyorum. Öncelikle tarçının etkinliği deneysel çalışmalar ile net bir şekilde ortaya konulduğuna göre, klinik çalışmalarda gözlenen olumsuz sonuçların klinik çalışmanın hatalı tasarımdan ileri gelebileceğini göz önüne almak gerekir. Tarçının diyabette etkili bileşeni biliniyor mu?
Tarçın diyabetli hastalarda kan şekerini düşürebilir mi?-2
Tarçın’ın kan şekerini, kolesterolü ve düşüren bileşeni; sinnamil aldehit.
2007 tarihli bir deneysel çalışma, daha önce bahsettiğimiz çalışmalardan farklı olarak tarçının uçucu yağında (kokulu kısmı) bulunan temel bileşen olan sinnamaldehit üzerinde yürütülmüş. Sıçanlara 45 gün süresince bu maddenin uygulanması ile, normal sıçanlarda kan şekeri ve trigliserit değerleri üzerinde herhangi bir belirgin etki gözlenmezken, diyabetli sıçanlarda 45 gün sonunda kan şekerinde yüzde 70 kadar düşme sağlanmış. Bu değer, şeker ilacı (glibenklamit) verilen deney hayvanlarının kan şekerinde sağlanan düşmeye yakın bir miktar ve, tabii daha önemlisi, bu süreç içerisinde de herhangi bir deneysel toksisite bulgusu tespit edilmemiş. Diğer önemli bulgu ise, diyabetlilerde kan kolesterol, trigliserit seviyelerinde sağlanan belirgin derecede azalmanın yanı sıra, iyi kolesterol (HDL) düzeyinin yükselmesi.
İki haftadır tartıştığımız deneysel ve klinik bulgular sonucunda, tarçın’ın tip-2 diyabet hastalarında kan şekerinin düşürülmesinde etkili olabileceği anlaşılıyor. Bu konudaki yorumlarımı maddeler halinde sıralamak daha iyi olacak sanırım: 1) Bir kere tip-1 diyabet hastalarında dikkate değer bir yarar beklemek yanlış olur, şüphesiz. Tarçının insülin salınımını artırdığı deneysel olarak ortaya konulduğuna göre klinik çalışmalarda hasta grubunun dikkatle seçilmesi gerekir. Yani hiç insülin salgılayamayan hastalarda tarçın kullanılması mantıklı değil. Hedef kitle tip-2 diyabet hastaları. 2) Kullanılacak tarçın tipi “Çin tarçını”, çünkü içerisinde yüzde 85-90 sinnamil aldehit taşıyor ve çalışmalar da bu tür tarçın üzerinde yürütülmüş. Ülkemizde kullandığımız kıvrık çubuklar halinde satılan tarçın ise genellikle Seylan tarçını ve sinnamil aldehit miktarı daha düşük (yüzde 65-70), tabii diğer tarçın tiplerinde (düşük kalitede) bu maddenin oranı çok daha düşük. Dolayısıyla kullanılacak tarçın tipinin iyi seçilmesi gerekiyor. Kaldı ki bu madde uçucu yağın içerisinde bulunan bir bileşen olduğundan, beklemiş tarçın ya da pişirilmiş tarçınlı kurabiye vb. ürünlerde etkili bileşenin kaybı göz ardı edilmemeli. 3) Kullanılacak miktar da son derece önemli; günde 5-6 gram. 4) Tabi süre de önemli, eğer hemoglobin A1c değeri takip edilecekse en az 5-6 aylık bir uygulama süresi gerekir sanırım. 4) Çalışma grubunun diyetinin çalışma süresince sıkı bir şekilde izlenmesi de en önemli hususlardan biri.
Tarçın uçucu yağının zararlı mikroorganizmalar üzerinde antibiyotik etkisi var:
Seylan tarçınından elde edilen uçucu yağın ve temel bileşeni olan sinnamaldehitin bazı zararlı bakteri ve mantarlar üzerinde deneysel olarak antibiyotikler kadar etkili olduğu tespit edilmiş. Ancak benim ilgimi çeken bir başka çalışma; Hepimizin bildiği gibi antibiyotiklerin gelişigüzel kullanılması ile antibiyotiklere dirençli, onlardan etkilenmeyen zararlı mikroorganizmaların sayısında müthiş bir artış var. Uzmanlar yakın gelecekte etkili bir antibiyotik kalmayacağı ve insanların eskiden olduğu gibi enfeksiyonlardan kitleler halinde ölebileceği uyarıları yapıyor. 2007 tarihli bir çalışmada tarçın uçucu yağı veya sinnamaldehitin klindamisin antibiyotiği ile birlikte uygulanması ile dirençli bir bakteri türü (klindamisine dirençli Clostridium difficile) üzerinde antibiyotiğin etkisini 16 defa daha kuvvetlendirdiği tespit edilmiş. Laboratuvar koşullarında elde edilen bir sonucun belki henüz fazla bir değeri bulunmuyor gibi görülmesine karşılık, bence ilerisi için ümit verici. Antibiyotikler ile birlikte uygulandığında antibiyotiğin etkisini bu şekilde kuvvetlendiren maddelerin keşfedilmesi ve tabii kullanılmaya başlanması, antibiyotiklerin daha düşük miktarlarda etkili olabilmesini, dolayısıyla daha az yan etki göstermesini ve daha önemlisi antibiyotiklere dirençli bakterlerin oluşumunu yavaşlatacaktır. Henüz deney hayvanı (in vivo) ve klinik çalışma yapılmadığından bu hayalin ne kadarı gerçek olabilir, onu bilemem!
Tarçının zararı var mı?
Tarçın genel olarak sevilen bir aromaya sahip olduğu için uçucu yağından diş macunu, pastil, şurup ya da çiklet gibi ürünlere aroma vermek amacıyla da yararlanılmaktadır. Yayınlanan yeni bir çalışmada, tarçın lezzetinde diş macunu kullanan bazı hassas kişilerin ağzında iltihaplı alerjik reaksiyonlara yol açtığı bildirilmektedir. Başlıca şikayetler; dudaklarda şişme, diş etinde ve dilde kızarıklık ve şişkinlik olarak bildiriliyor. Tarçınlı kurabiye ya da muhallebi yemenin böyle bir allerjiye yol açabileceğine pek ihtimal vermiyorum, ama allerjik kişilerde dikkatli olmak yerinde olur.
Bunun dışında yapılan deneysel çalışmalarda, tarçın ve temel bileşeninin (sinnamil aldehit) karaciğer ve diğer organlar üzerinde herhangi bir olumsuz etkisi gözlenmemiş.